Lübnan’daki Giritli Türkler
Bugün Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Girit, Akdeniz’in en büyük beşinci adası konumunda. Kadim bir geçmişe sahip olmasının yanı sıra coğrafi güzellikleriyle de ilgi odağı olmuş bir ada Girit . Ancak tüm bu güzellikleriyle birlikte ada acıklı hatıraları da saklıyor bağrında. İşte bir Girit Türkünün kaleminden vatanlarından uzak bir hayat sürmek zorunda kalan Girit Türklerinin göç hikâyesi.
Babasının ve dedesinin Girit’e ve göçe dair naklettikleri hikâyelerle büyüyen Girit Türkü Dr. Ali Bekraki o günleri şöyle anlatıyor:
Girit Adası’nda 1898 yılına kadar kısmen de olsa huzur içinde yaşıyorduk diyebilirim. Evet, halk arasında zaman zaman kargaşalar ve kavgalar oluyordu ancak her şeye rağmen kendi evlerimizde ve çiftliklerimizde mutluyduk. Ama zamanla kırsal bölgelerde yaşayan Müslüman halklar Rumlar tarafından büyük zulümlere maruz kalmaya başlamıştı, Müslüman Giritlilerin göç hikâyesinin başlaması da yaşanan bu zulümler neticesinde olacaktı. Köylerde ve dağlarda bulunan Müslümanlar, malını mülkünü bırakıp canını kurtarmak pahasına şehirlere akın akın göç etmeye başlamışlardı. Bizim ailemiz ise, Kandiye’ye bağlı olan ve büyük kalesi ile tanınan İnadiye Mahallesi’nde yaşıyordu. Dedelerimiz Hamit Ağa ve Psira Hasan, Girit’in her tarafına ticaret yapıyor ve geçimlerini bu şekilde sürdürüyorlardı. Onlar hayatlarındaki en büyük mutluluğu bugün Furteca olarak bilinen İnadiye Mahallesi’nde buluyorlardı, ta ki adanın her yerinde Müslümanların kanı oluk oluk akmaya başlayıncaya kadar. Müslümanların can güvenliliğinin tamamen kaybolması ile beraber Girit toprağı artık onlara dar gelmeye başlamıştı.
Müslüman Giritlilerin Gözleri Osmanlı Askerine Bakıyordu
Müslümanlar her yerde katlediliyorlardı. Akan kanların bir şekilde durdurulması gerekiyordu artık. Osmanlı yönetimi adadaki Müslümanlardan tek sorumlu taraf idi. Müslüman Giritlilerin gözleri Osmanlı askerine bakıyordu ve onlardan yardım bekliyorlardı. Ama büyük devletlerin oyunu yavaş yavaş istenen hedefe yaklaşmakta idi. Bu da adadaki Müslüman Türk kesimi tamamen ortadan kaldırmak ve bir şekilde yok etmekten başka bir şey değildi.
Direnebildiğimiz Kadar Direndik
İşte göçün ikinci aşaması başlamak üzere idi. Müslüman ahali adadan ayrılmalı ve güvenli bir Osmanlı toprağına doğru gidip yerleştirilmeliydi. Bizim dedemizin ve onun babasının göçü epey gizli tutulmuştu. Nedenine gelince, Hamit Ağa Bekraki, Kandiye’deki İngiliz konsolosunun yakılarak öldürülmesinden sorumlu tutulanlardan biri idi. İngilizler Osmanlı yöneticilerine onu teslim almak istediklerini iletmişlerdi. Gerçek niyetleri onu darağacında asmaktı. Yıllardır Osmanlı’nın adadaki varlığını savunan böyle bir baba yiğidin sonu elbette bu şekilde olmamalıydı. Osmanlı yöneticileri de böyle düşünmüş olacaklar ki, onu gizli bir şekilde ailesiyle birlikte sahte bir isim ve lakap vererek Trablusşam’a doğru göndermişlerdi. Rahmetli babamın övüne övüne defalarca bana........
© Turkish Forum
