menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TÜRK MİLLETİNİN VARLIK DAVASI: TARİHİ SORUMLULUK VE DİRENİŞ RUHU

8 0
13.05.2025

Türkiye Cumhuriyeti, sadece sınırları belirlenmiş bir coğrafya değil; binlerce yıllık bir milletin, kaderini ve bağımsızlığını kendi elleriyle yazdığı kutsal bir vatan toprağıdır. Bu topraklarda bağımsız yaşamak, Türk milletinin en temel hakkı ve tarihi mirasıdır. Ancak bugün, bu varoluş mücadelesi, içeriden ve dışarıdan gelen planlı saldırılarla karşı karşıyadır.

Emperyalizmin içerdeki işbirlikçi aparatları AKP ve MHP başta olmak üzere, Terör örgütü PKK ve onunla paralel çalışan yapıların hedefi açıktır: Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini bozmak, milleti ayrıştırmak ve nihayetinde bu devleti tarihe gömmektir. Bu bir iddia değil, açıkça dillendirilen bir hedeftir. Ancak ne yazık ki bu sinsi hedeflere bilerek ya da bilmeyerek çanak tutan, suskun kalan veya “demokrasi” kisvesi altında meşrulaştırmaya çalışan çevreler de bulunmaktadır.

Bilinmelidir ki bu sadece siyasi bir mesele değildir; bu bir istiklal ve istikbal meselesidir. Bu millet daha önce defalarca kuşatıldı, diz çöktürüldü sanıldı, ama her seferinde küllerinden doğdu. Bugün de aynı irade, aynı kararlılık ve aynı ruh yeniden ayağa kalkmalıdır.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehdit yalnızca silahlı terörist gruplardan ibaret değildir. Devletin varlığına ve milletin birliğine kastedenler sadece dağlarda değil, şehirlerde, ekranlarda, sosyal medyada, iktidarda ve bazı siyasi yapılarda da faaliyet göstermektedir.

PKK gibi bölücü örgütler, emperyalist merkezlerin taşeronları olarak görev yaparken, bazı sözde aydınlar, “barış” adı altında bu planlara zemin hazırlamaktadır. Bu ihanet korosu, “demokrasi”, “özgürlük” gibi kavramların ardına saklanarak Türk milletinin en kutsal değerlerine saldırmakta, birliğini çözmeye çalışmaktadır.

Fakat asıl tehlikeli olan şudur: Bu aşağılamalara sessiz kalanlar, bu ihanetin meşrulaşmasına göz yumanlardır. Bilinmelidir ki; ihanete sessiz kalan, ihanete ortak olur. Ve milletin vicdanı, günü geldiğinde bu suskunluğu da yargılayacaktır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha Cumhuriyet’in temelleri atılırken bir gerçeğin altını çizmiştir: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı, medenî dünyada layık olduğu yeri alacaktır. Fakat bu yol, dikenli ve çetindir.”

Atatürk’ün bu sözü, sadece bir temenni değil, aynı zamanda bir uyarıdır. Çünkü O, Türk milletinin karşılaşacağı tehditleri ve içerideki gaflet zincirini çok iyi görmüştür. Lozan’da kazanılan bağımsızlık sadece bir başlangıçtı. Esas mesele, bu bağımsızlığı sürekli kılmaktı. İşte bu yüzden Atatürk, “Çok kelleler gidecektir…” diyerek bu sürecin kolay olmayacağını ifade etmiştir.

Bugün yaşananlar, Atatürk’ün yıllar önce yaptığı bu uyarının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Türkiye, içeriden çözülsün, etnik fay hatları derinleştirilsin, milli kimliği erozyona uğrasın istenmektedir. Bu, sadece bugünün değil, 100 yıl öncesinden planlanmış bir emperyalist senaryodur.

PKK ve benzeri yapılar bu senaryonun taşeronluğunu yaparken, bazı iç unsurlar ise gaflet, dalalet hatta mevcut iktidar ve ortakları gibi hıyanet içinde bu........

© Turkish Forum