II. Abdülhamid ve Recep Tayyip Erdoğan Dönemlerinde İstibdat Rejimi Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme
Siyasal iktidarların tarihsel süreçte kullandığı baskı ve denetim mekanizmaları, genellikle otoriter rejimlerin karakteristik özellikleri olarak değerlendirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, II. Abdülhamid’in hüküm sürdüğü 1878-1908 yılları arasında uygulanan istibdat rejimi, bu bağlamda tarihsel olarak önemli bir dönemeç teşkil etmektedir. Günümüzde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2003 yılından itibaren şekillenen yönetim tarzı, benzer otoriter pratiklerle anılmakta, siyasal baskı ve kontrol mekanizmaları güncel bir tartışma konusu olmaktadır.
I. II. Abdülhamid Döneminde İstibdat (1878–1908)
II. Abdülhamid’in tahta çıkışıyla birlikte Osmanlı siyasal rejiminde önemli değişiklikler yaşanmıştır. 1876 Anayasası’nın ilanından kısa bir süre sonra, 1878 yılında meclislerin kapatılması ve istibdat rejiminin kurulması, padişahın mutlakiyetçi yönetim anlayışını yansıtmaktadır. Bu dönemde devlet, basın özgürlüğünü kısıtlamış, muhalif sesleri susturmak için sıkı sansür uygulamaları getirmiştir. Özellikle Jön Türk hareketi gibi muhalif gruplar baskı altında tutulmuş, birçok aydın sürgüne gönderilmiştir[1].
İstibdat rejiminin karakteristik özelliklerinden biri, geniş çaplı istihbarat teşkilatları ve polis gücünün kullanılmasıdır. Yıldız Sarayı’ndan yönetilen gizli polis teşkilatı, toplumun her kesimini gözetim altında tutmuş, muhalif faaliyetleri engellemek amacıyla halk arasında korku ve tedirginlik yaratmıştır. Bu durum, siyasal muhalefetin örgütlenmesini zorlaştırırken, aynı zamanda toplumda pasifleşmeye yol açmıştır[2].
Bununla birlikte, II. Abdülhamid dönemi istibdadı sadece baskı ve sansürle açıklanamaz; bu dönemde eğitim ve altyapı yatırımları gibi modernleşme hamleleri de gerçekleştirilmiştir. Ancak bu modernleşme, siyasal özgürlüklerin kısıtlanmasıyla paralel yürümüş ve devlete bağlı bir modernleşme modeli tercih edilmiştir. Böylece, istibdat rejimi hem otoriter hem de modernleşmeci bir yapıda kendini göstermiştir[3].
II. Recep Tayyip Erdoğan Döneminde Siyasal Baskı ve Denetim (2003–2025)
Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde başlayan AKP iktidarı, ilk yıllarında demokratikleşme vaatleriyle dikkat çekmiş, Avrupa Birliği üyelik süreci çerçevesinde reformlar gerçekleştirmiştir. Ancak zamanla, özellikle 2010 sonrası süreçte, devlet kurumları üzerindeki denetimi artıran, medyayı ve yargıyı kontrol eden uygulamalar yoğunlaşmıştır. 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal rejimi, siyasal baskının sistematikleşmesine zemin hazırlamıştır[4].
Erdoğan dönemi istibdadı, teknolojik araçların yoğun kullanımıyla da farklılaşmaktadır. İnternet ve sosyal medya üzerindeki denetim mekanizmaları, dijital gözetim uygulamaları ve propaganda yöntemleri, rejimin baskı gücünü artırmıştır. Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü üzerinde önemli kısıtlamalar getirilmiş, çok sayıda gazeteci ve akademisyen soruşturma ve tutuklamalarla karşı karşıya kalmıştır[5].
Bununla birlikte, Erdoğan dönemi siyasal baskısı da II. Abdülhamid dönemindeki gibi mutlak bir merkezileşme eğilimi göstermiştir. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki ayrımın zayıflaması, güçlü bir yürütme erkine dayalı tek adam rejimi olgusunu ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte........
© Turkish Forum
