menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyet’in Dalga Sesleri: Kabotaj Bayramı, Mavi Vatan ve Politik Çelişkiler

11 0
02.07.2025

Bir Bayram, Bir Yasa, Bir Ulusun Denizle Buluşması

1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik bağımsızlık mücadelesinde simgesel ve stratejik bir adımı temsil eder. Osmanlı İmparatorluğu’nun kapitülasyonlarla parçalanmış limanlarını geri kazanmaya yönelik bu yasa, aynı zamanda yeni kurulan cumhuriyetin denizcilik politikalarının temelini atmıştır. Bu bağlamda ilan edilen Denizcilik ve Kabotaj Bayramı, yalnızca bir meslek grubunun kutlaması değil, Türkiye’nin egemenlik alanını denizlerde de tesis etme arzusunun bir dışavurumudur^[1^].

Cumhuriyet’in erken döneminde, kabotaj hakkının yalnızca Türk vatandaşlarına ait olması yönündeki bu yasal düzenleme, ülkenin iktisadi egemenliğini tesis etme yolunda attığı ilk adımlardan biridir. O dönemde uluslararası ticaret yollarında kendi bayrağını dalgalandırmak isteyen Türkiye, deniz taşımacılığını da bir nevi yurtsever ve ulusal bir hamle olarak konumlandırmıştır. Bu yönüyle Kabotaj Kanunu, 20. yüzyılın başlarında ulusal çıkarların devlet eliyle korunduğu bir ekonomik yurtseverlik örneği sunar^[2^].

Ancak yıllar içinde, özellikle 1980 sonrası liberal dalgayla birlikte, deniz taşımacılığı da özelleştirmelerin ve küresel sermaye mantığının etkisi altına girmiştir. Dolayısıyla, bugün Kabotaj Bayramı’nı kutlamak, artık sadece bir geçmiş zaferin yıldönümünü anmak değil; aynı zamanda denizcilik politikalarının bugünkü açmazlarına ironik bir pencere açmak anlamına gelir. Hele ki “Mavi Vatan” gibi kavramlarla donanmış, ancak limanlarını Çin’e, işletmelerini Katarlılara, tersanelerini ise özelleştirme ihalesine teslim etmiş bir Türkiye için, bu bayram bir tür deniz üstü nostaljisi haline gelmiştir.

I. Kabotaj Kanunu’nun Tarihsel Arka Planı ve Hukuki Mantığı

Kabotaj kelimesi Fransızca caboter fiilinden türemiştir ve kıyı boyunca seyir anlamına gelir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kapitülasyonlar aracılığıyla yabancı ülkelere verilmiş ayrıcalıklar sonucu, Türk limanlarında bile yerli gemilerin faaliyet göstermesi engellenmişti. Dolayısıyla 1926 Kabotaj Kanunu, Lozan Antlaşması’nın sağladığı egemenlik haklarının fiilen uygulanması açısından bir tür pratik devrimdir^[3^].

Bu yasa ile birlikte Türkiye, kara sınırları gibi deniz sınırlarında da tam egemenlik kurmuş ve kıyı ticareti, liman işletmeleri, deniz ulaşımı gibi alanlarda yalnızca Türk vatandaşlarına ve Türk bayraklı gemilere yetki tanımıştır. Bu, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda kültürel bir egemenliğin de kurulması anlamına geliyordu. Artık kıyı kentleri, sadece zeytin ve güneşin değil, aynı zamanda Türk denizcisinin de sembolü haline gelecekti^[4^].

Kabotaj Kanunu ile elde edilen bu haklar, zamanla tersanelerin kurulmasına, denizcilik eğitiminin teşvik edilmesine ve yerli gemi üretiminin artmasına olanak sağlamıştır. Ancak bu kazanımlar, daha sonraki yıllarda uygulama zafiyetleri, devletin yönetişim eksiklikleri ve plansız özelleştirme süreçleri nedeniyle erozyona uğramıştır. Yasa yürürlükte olsa da, etkisi günümüzde daha çok bir “tarihi referans” olarak anılmakta, pratiği ise tartışmalıdır^[5^].

II. Kabotaj’ın........

© Turkish Forum