menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ARABESK MÜZİK VE KÜLTÜRÜ: MELANKOLİK KİMLİK, TOPLUMSAL GERÇEKLİK VE PSİKOLOJİK ETKİLER

7 0
14.07.2025

Türkiye’nin özgün kültürel dinamikleri içinde şekillenmiş olan Arabesk müziği; psikolojik, sosyolojik, antropolojik ve kültürel bağlamlarda çok yönlü olarak ele almak en dığru olanıdır . Arabesk müzik, özellikle 1960 sonrası Türkiye’sinde hızla artan iç göç, kentleşme, sınıfsal dönüşüm ve kültürel yabancılaşma süreçlerinin bir sonucu olarak doğmuş; bu müziği dinleyen kitlelerin acı, yalnızlık, isyan ve kader gibi temalar etrafında özdeşleşmesine imkân tanımıştır. Bu nedenle, Arabesk müziğin neden kasvetli ve melankolik olduğu, diğer müzik türlerinden (halk müziği, Türk sanat müziği, jazz-blues, pop) hangi yönlerle ayrıştığı ve bireyler üzerindeki psikolojik etkilerinin nasıl bir seyir izlediğini iyi analiz edilmesi gerekir.

Müslüm Gürses örneği üzerinden Arabesk’in bir kültürel kimlik ve yaşam tarzı haline geldiği gösterilmiş; jilet atma, alkol bağımlılığı ve toplumsal dışlanmışlık gibi olgularla ilişkisi tartışılmıştır. Bu müzik türünün bireylerde bir tür duygusal boşalım sağladığı, ancak aynı zamanda kadercilik ve pasiflik üreterek bireyin toplumla ve kendisiyle kurduğu ilişkiyi olumsuz etkileyebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Arabesk’in melankolik ve fatalist yapısı, toplumsal yapının eşitsizliklerine dair önemli ipuçları sunsa da, dönüşüm ve umut üretme konusunda sınırlı bir kapasiteye sahiptir. Bu bağlamda Arabesk müzik, sadece sanatsal değil, aynı zamanda toplumsal ve psikolojik çözümleme gerektiren çok katmanlı bir kültürel olgudur.

I. ARABESK MÜZİĞİN TARİHSEL VE SOSYOKÜLTÜREL KÖKENLERİ

1.1 Türkiye’de Modernleşme, Göç ve Şehirleşmenin Etkileri

Arabesk müziğin doğuşu ve yaygınlaşması, Türkiye’nin 20. yüzyılın ortasından itibaren yaşadığı sosyoekonomik ve kültürel dönüşümle yakından ilişkilidir. Özellikle 1950’li yıllardan sonra artan iç göç hareketleri, kırsal bölgelerden büyük şehirlere yönelen yoğun nüfus akışı, geleneksel toplumsal yapının çözülmesine ve yeni kentli bireylerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu yeni kentliler, çoğunlukla İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerin çeperlerinde gecekondu mahallelerinde yaşamış; ekonomik olarak yoksullukla, kültürel olarak ise yerinden edilmişlikle karşı karşıya kalmıştır.

Köy yaşamının dayanışmacı, hiyerarşik ama güvenli yapısından kopan birey, şehirde hem maddi hem manevi anlamda belirsizlikle yüzleşmiştir. Bu belirsizlik, bireyin aidiyet duygusunu sarsmış, yabancılaşmayı ve yalnızlığı tetiklemiştir. Arabesk müzik, bu ruh halinin en güçlü ifadesi olarak ortaya çıkmış; kırsaldan gelen bireyin kentte karşılaştığı yabancılaşma, hayal kırıklığı, aşk acısı ve kadercilik gibi temalarla içselleştirilmiştir.

Söz konusu dönemde devletin modernleşme politikaları, Batı merkezli bir kültürel yönelimi teşvik ederken; alt sınıfların gündelik yaşam pratikleri ve duygusal dünyası çoğu zaman görmezden gelinmiştir. Bu durum, Arabesk müziği tüketen kesim ile resmi kültür politikaları arasında bir çatışma yaratmış; Arabesk, sisteme karşı doğrudan değil, dolaylı bir muhalefet biçimi olarak konumlanmıştır.

1.2 Doğu ile Batı Arasında Kalmak: Kültürel Melezlik ve Kimlik Krizi

Arabesk müziğin ortaya çıkışı, yalnızca ekonomik veya demografik dönüşümlerle değil, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel modernleşme süreciyle de ilişkilidir. Türkiye, tarihsel olarak Batılılaşma ile geleneksel değerler arasında salınan bir kimlik inşası süreci yaşamıştır. Arabesk müzik, bu kültürel çatışmanın ve kimlik bölünmesinin sanat alanındaki en görünür izdüşümlerinden biridir.

Arabesk ne geleneksel halk müziği gibi köylü estetiğine dayanır, ne de Batı etkisindeki popüler müzik kadar kentli, modern ve bireyci bir karakter taşır. Aksine, Arabesk bu iki kutup arasında sıkışan bireyin içsel parçalanmışlığını yansıtır. Bu nedenle, Arabesk yalnızca müzikal bir form değil, aynı zamanda bir kimlik bunalımının sesidir. Hem Doğulu hem Batılı olamayan, hem köylü hem kentli olamayan, sınıfsal olarak yukarıya çıkamayan ama aşağıda da durmak istemeyen bireylerin duygusal dile gelişi bu müzikte vücut bulur.

Kültürel melezlik (cultural hybridity) kavramı, Arabesk’in doğasını anlamak için önemli bir analitik çerçeve sunar. Arabesk, makam müziğinden alıntılarla geleneksel yapıyı sürdürürken, batı müziğinden ödünç alınan armonik ve ritmik öğelerle de modern bir forma bürünür. Bu nedenle, Arabesk müzik, Türkiye’nin toplumsal dönüşüm sürecindeki ara kimliklerin ifadesi haline gelir.

1.3 Arabesk ve Sosyal Sınıf İlişkisi

Arabesk müzik, Türkiye’deki sosyal sınıf yapılanması içinde belirli bir konumda yer almış; özellikle alt sınıfların, işçi kesiminin ve şehirde tutunamayanların müziği olarak görülmüştür. Pierre Bourdieu’nün “kültürel sermaye” kavramı bağlamında düşünüldüğünde, Arabesk düşük kültürel sermayeye sahip bireylerin sanatsal tüketim biçimidir. Bu nedenle uzun yıllar boyunca “aşağı kültür” olarak damgalanmış ve kültürel elitler tarafından küçümsenmiştir.

Arabesk’in bu sınıfsal kodlanışı, yalnızca müzikal içerik değil, aynı zamanda dinleyici profili üzerinden de değerlendirilmiştir. Örneğin, eğitim düzeyi düşük, ekonomik olarak yoksul, kırsal kökenli bireyler Arabesk’in başlıca hedef kitlesi olmuş; bu durum müziğin sosyal prestijini olumsuz etkilemiştir. Ancak bu olumsuz etiketleme, Arabesk’in toplumdaki işlevini veya etkisini azaltmamış, aksine daha derin bir duygusal bağ kurulmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda Arabesk müzik, yalnızca bir sınıfın estetik tercihi değil, aynı zamanda o sınıfın gündelik hayatta karşılaştığı dışlanmışlığın, değersizleştirilmenin ve görünmezliğin bir ifadesi olarak da işlev görmüştür. Müziğin içerdiği kadercilik ve acı temaları, bireyin yaşadığı sınıfsal hüsranı sembolik olarak telafi etmesine olanak tanımıştır. Arabesk bu yönüyle bir “duygusal başa çıkma stratejisi” olarak değerlendirilebilir.

II. MELANKOLİK ESTETİK: ARABESK’İN DUYGUSAL DÜNYASI

2.1 Tematik Yapı: Kader, Acı, Aşk ve İsyan

Arabesk müzikte öne çıkan temel temalar arasında kader, çekilen acı, karşılıksız aşk, yalnızlık ve toplumsal adaletsizlik yer alır. Bu temalar, sadece bireyin yaşadığı duygusal süreçleri değil; aynı zamanda toplumsal dışlanmışlık, sosyoekonomik başarısızlık ve kültürel kopuşu da simgeler. Arabesk şarkı sözlerinde sıkça rastlanan “kader utansın”, “bu dünyada yerim yok”, “yalan dünya”, “acıların çocuğuyum” gibi ifadeler, duyguların hem kişisel hem de kolektif bir söyleme dönüştüğünü gösterir.

Arabesk’te kader, bireyin toplumsal konumunu aşamamasının ve başarısızlıklarının meşrulaştırıcısı olarak yer alır. Bu yönüyle kader teması, sisteme yönelik doğrudan bir politik eleştiriyi içermekten ziyade, sistemin olumsuzluklarını bireyin kişisel yazgısına mal eder. Bu durum, Arabesk’in melankolik yapısının ideolojik bir zeminde şekillendiğini gösterir. İsyan ise Arabesk’te aktif bir karşı koyuş değil, çoğu zaman içe yönelmiş bir feryat biçiminde ortaya çıkar. İsyan edilmekte ama bu isyan genellikle eyleme dönüşmemektedir.

Bu yönüyle Arabesk’in tematik yapısı, bireyin duygularını ifade etme biçimi kadar, onu pasifliğe ve kabullenmeye yönlendiren bir içeriğe de sahiptir. Bu da müziğin, birey üzerindeki psikolojik etkisini biçimlendiren önemli bir faktördür.

2.2 Melodi ve Makam: Duygusal Yoğunluğun Müzikal Biçimi

Arabesk müziğin melankolik yapısı yalnızca sözlerinde değil, melodik yapısında da kendisini açıkça ortaya koyar. Arabesk; genellikle Hicaz, Hüzzam, Kürdi, Nihavent gibi Türk musikisinin geleneksel makamlarını temel alır. Bu makamların karakteristik özelliği, dinleyicide içe dönüklüğü, hüzün ve duygusal yoğunluğu tetikleyen yapılarıdır. Melodik yapı çoğu zaman yavaş tempolu, uzun uzatmalı ve ağdalı seslerle örülüdür. Bu da müziğin dramatik etkisini güçlendirir.

Özellikle yaylı çalgıların, klavye, darbuka ve bağlama gibi enstrümanların ağır tempoda kullanılması, şarkılara duygusal bir yoğunluk kazandırır. Ritmik olarak serbest ya da aksak usullerle ilerleyen Arabesk müzik, Batı müziğinin düzenli ve armonik yapısından uzak bir form sergiler. Bu farklılık, Arabesk’in hem müzikal hem de ruhsal bir “karşı duruş” içerdiğini gösterir.

Ayrıca vokal kullanımında görülen dramatizasyon ve abartılı yorum biçimleri de Arabesk’in duygusal estetizmini pekiştirir. Şarkıcıların şarkı sırasında ağlaması, iç çekmesi ya da çığlık benzeri vokal çıkışları, dinleyici ile güçlü bir duygusal rezonans kurulmasını sağlar.

2.3 Arabesk ve Melankoli: Psikolojik Bir Perspektif

Melankoli, sadece bir ruh hali değil; tarihsel ve kültürel bir duygulanım biçimidir. Sigmund Freud’a göre melankoli, kişinin kaybını içselleştirmesi ve bu kayıpla özdeşleşmesi sonucu ortaya çıkar. Arabesk müzikte görülen melankoli de bu tanıma oldukça yakındır. Arabesk dinleyicisi, kaybettiği sevdayı, itibarı, sosyal konumu ya da “mutlu hayat” beklentisini içselleştirir ve bunu müzik aracılığıyla yeniden yaşar.

Arabesk’teki melankoli, yalnızca bireysel bir duygu durumu değil, aynı zamanda sosyokültürel bir ifadedir. Özellikle kent yoksullarının, işçilerin ve göçmen bireylerin hayatında yaygın olan duygusal bastırılmışlık, Arabesk şarkılarla sembolik olarak dışa vurulur. Melankoli burada bir çaresizlik değil, bir ifade aracıdır. Birey, yaşadığı kırılmaları ve eksiklikleri dile getirerek bir tür rahatlama sağlar. Bu anlamda Arabesk, dinleyici için bir “katarsis” aracıdır.

Ancak bu katarsis her zaman sağaltıcı değildir. Aksine, melankolinin sürekli tekrar edilmesi, bir tür duygusal bağımlılığa dönüşebilir. Arabesk müzikle birlikte sürekli acı temsillerine maruz kalmak, bireyde umutsuzluk ve depresif eğilimlerin kalıcılaşmasına neden olabilir. Bu durum, müziğin sadece duygusal bir ifade biçimi değil, aynı zamanda psikolojik bir risk faktörü olarak da değerlendirilmesini gerektirir.

III. ARABESK DİNLEYİCİSİNİN PSİKOLOJİK PROFİLİ

3.1 Arabesk Dinleyicisinin Kişilik Özellikleri ve Duygulanım Yapısı

Arabesk müziği tercih eden bireylerin genel psikolojik yapısı üzerine yapılan çalışmalarda, bu kişilerin içe dönük, duygusal, kırılgan ve yüksek düzeyde duygu yoğunluğu taşıyan bireyler oldukları gözlemlenmiştir (Köse, 2014). Bu dinleyiciler çoğunlukla travmatik yaşam olaylarına maruz kalmış, aile içi problemler yaşamış, toplumsal kabul görmekte zorlanan ya da hayatta belirgin bir başarısızlık deneyimlemiş bireylerden oluşur.

Arabesk dinleyicisinin kişilik yapısında sıklıkla nevrotik eğilimler, kadercilik, öğrenilmiş çaresizlik ve düşük benlik saygısı gibi psikolojik eğilimler gözlemlenmektedir. Sıklıkla “ben zaten hak etmiyorum”, “kaderim böyle”, “kimse beni anlamıyor” gibi düşünce kalıplarıyla şekillenen bir iç konuşma mevcuttur. Bu düşünce yapısı, Arabesk müziğin lirik içeriğiyle büyük ölçüde örtüşür ve bireyin müzikle güçlü bir özdeşleşme kurmasına neden olur.

Dolayısıyla Arabesk, bireyin yaşadığı hayal kırıklıklarını dışavurabileceği, varoluşsal sıkışmışlığını seslendirebileceği bir duygusal zemin oluşturur. Ancak bu süreç, bireyi pasifleştirme riski de taşır. Müziğin sürekli olarak çaresizlik, kayıplar ve mutsuzluk temaları etrafında dönmesi, bireyin ruhsal esnekliğini zayıflatabilir.

3.2 Travmatik Deneyim ve Arabesk Dinleyicisi: Katarsis mi, Kapanma mı?

Arabesk müziğin sıklıkla travmatik deneyimlere sahip bireyler tarafından dinlenmesi, müziğin bir “katarsis aracı” işlevi görüp görmediği sorusunu gündeme getirir. Psikolojide “katarsis” terimi, bireyin bastırdığı duygularını ifade etmesiyle yaşadığı duygusal rahatlama sürecini ifade eder. Bu bağlamda Arabesk, bireyin sosyal ya da kişisel travmalarını müzik yoluyla dışa vurması için bir araç haline gelebilir.

Ancak katarsisin terapötik etkisi, duyguların yalnızca tekrar edilmesinden değil, bunların anlamlandırılmasından ve dönüştürülmesinden geçer. Arabesk........

© Turkish Forum