menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yesevi’nin Anadolu’ya uçurduğu turna kuşu: Hacı Bektaş Veli

30 2
26.04.2025

Hacı Bektaş Veli, 13. yüzyılda Hoca Ahmed Yesevî’nin manevi mirasını yüklenerek Horasan’dan Anadolu’ya gelen Türk sufilerin en önemli temsilcilerinden biridir. Yesevî, Anadolu’dan çok önce Türkistan bozkırlarında Türk dilinde hikmetler söyleyerek İslam’ı yaymıştı; Hacı Bektaş da Anadolu’da aynı ruhu devam ettiren bir sufi olarak tanındı. Onu takip eden yüzyıllar boyunca Hacı Bektaş Veli gerek Anadolu’da Türk İslamı’nın benimsenmesinde gerek Türk kültürünün İslami yorumunda merkezi bir rol oynayan bir alperen olarak saygıyla anıldı.

Hacı Bektaş Veli’nin Türklük sevdası sadece kökenine değil, eserlerinde kullandığı dile de yansımıştır. Öğretilerinin çoğunu Türk Dili’nde kaleme almış olması son derece dikkat çekicidir. Nitekim Besmele Şerhi adlı eserini, devrinin sade ve temiz Türkçesiyle yazdığı bilinmektedir. O dönemde yaygın olmamasına rağmen Hacı Bektaş’ın halka doğrudan kendi dilinde seslenmeyi seçmesi, Türk Dili ve Kültürüne verdiği önemi gösteriyor. Dilindeki sadelik ve Türk Dili’ne duyduğu sevgi, düşüncelerinin Anadolu’da hızla benimsenmesini sağlamış; böylece Türk irfan geleneğinin mimarlarından biri olarak kabul edilmiştir.

Hacı Bektaş Veli, kardeşi Menteş ile 13. yüzyıl ortalarında Horasan’dan yola çıkıp önce Sivas yöresine, oradan da dönemin Sulucakaraöyük’üne (bugünkü Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi) yerleşmiştir. Sulucakaraöyük’te kurduğu tekke kısa sürede büyük Türkmen kitlelerini cezbeden bir ocak haline gelmiştir. Hacı Bektaş Veli insanlara burada İslam’ı katı fıkıh kurallarından ziyade Türk tasavvuf geleneğinin diliyle, yani sevgi, hoşgörü ve kardeşlik diliyle anlatmıştır. Bu yaklaşım, o dönemde dünyadaki sert dinî otorite anlayışına alternatif bir gönül kazanma yöntemi olarak geniş kitlelere ulaşmıştır.

Hacı Bektaş Veli’nin öğretisinde ahlâkî olgunlaşma ön plandadır. “Dört Kapı Kırk Makam” prensibi ile O, insanın şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarından geçerek manen tamamlanmasını tavsiye eder. Bu yoldan geçen bir sufi için en önemli kural “eline, beline, diline sahip olması”, yani kimseye zarar vermemesi ve nefsini terbiye........

© Türkgün