menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Devlet Destanı

31 7
16.03.2025

Oğuz Han, “Görklü Tanrı Devlet Güneşini biz Türklerin burçlarına doğurdu.”(1) dedi ve durdu.

Han Otağı’nın içi git gide soğuyordu. Ekim ayı, olanca ayazını, uzak güneşinde daha çok soğutarak sanki başka bir yer bulamamış gibi çadıra dolduruyordu…(2)

Uluğ Türük birden bire irkildi. Hanlar Hanı Oğuz’un, daha ilk söylediğinde sözü nereye götüreceğini hep bilirdi. Bildi. Yine bildi… İrkilmesi, sözün nereye gideceğini bildiğindendi… Kapı çavuşlarından birine bir şeyler söyledi Uluğ Türük. Sonra pusat mahfiline doğru yöneldi.

Çok geçmedi, Hanlar Hanı Oğuz’un torunu Kayıbeğ ve onun Atabey’i Kanturalıoğlu Aslan Bey otağa girdi. Diz vurup Han dedesinin ayakucunda bekledi. Bu bekleyiş Uluğ Türük’ün bir sadak oku Kayıbeğ’e uzatmasına kadar sürdü.

Han çadırı öylesine büyüktü ki içinde nice âlemler var idi… Doğudan gün doğusuna, batıdan gün batısına, kuzeyden buz dağlarına, güneyden gün ortasına kadar bütün âlemler çadırın içindeydi.

Oğuz Han, “Torunum Kayıbeğ, ey oğul! Şimdi beni iyi dinleyip, iyi anlayasın. Kop men aşdum. Uruşgular kop men kördüm. Çıda birle ok kop atdum. Aygır birle kop yürüdüm. Düşmanlarımı ıglagurdum. Dostlarumu men küldürdüm (3) ama bildim ki, bizim milletimiz hep savaşla olmaz. Savaşır can alırız, zaferler........

© Türkgün