menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Övgünün rezaleti

9 0
14.09.2025

Bizim toplumun en büyük alışkanlıklarından biri, birilerini göklere çıkarıp sonra da aynı hızla unutmaktır. Hele iş akademi, bilim ve başarı olunca, tablo büsbütün çarpıcı hâle geliyor. Televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada öyle methiyeler düzülüyor ki, sanki o kişi insanlığı kurtardı, dünyaya yeni bir çağ başlattı.

Ama gelin görün ki, övülen kişilerin somut başarısı ne?
Kansere çare mi bulundu? Hayır.
Göz hastalıklarını kökten bitiren bir ilaç mı geliştirildi? Yok.
Obeziteyi tarihe gömecek bir tedavi mi çıktı? Asla.
Ya gençlik iksiri? O da yok.

İşte tam da burada başlıyor “övgünün rezaleti.” Çünkü gereksiz övgü, insanın gerçek başarısını parlatmaz; aksine sıradanlığını cilalar. Birine sürekli “çok değerlisin, çok başarılısın” derseniz, onu üretmekten değil, sahte bir başarı atmosferinde yaşamaktan keyif alır hale getirirsiniz. Ego şişer, kibir büyür, ama ortaya çıkan iş yine vasat kalır.

Akademi dünyasına bakın. Bir makale yazılır, çoğu zaman yabancı bir dergide, çoğu da okunmaz. Bir kongreye katılım sağlanır, orada sunum yapılır, sonra klasörlere kaldırılır. Ama haber bültenlerine bir bakın: “Değerli hocamız dünyada ses getirdi!” diye manşetler atılır. Oysa gerçek şudur: O çalışma ne bir hastayı iyileştirmiştir, ne bir insanın ömrünü uzatmıştır, ne de topluma dokunmuştur. Ama biz alkışlamaya, parlatmaya devam ederiz.

Bunun örneklerini sık sık görürsünüz. Bir üniversitede “kanseri yok eden formül bulundu” başlığı atılır. İnsanlar umutlanır. Birkaç gün sonra haber kaybolur, formül de ortadan kaybolur. Başka bir yerde........

© Toplumsal