Muhakeme...
**
Kabul edersiniz ya da etmezsiniz.
Bir çıkmaz sokakta yolunu kaybetmiş milyonlarca insanın şaşkınlığının nedeni, şaşırtanların 'sahte' kişilik ve kimlikleri midir?
Yoksa, hakiki gibi sahte diplomalar, yalanı dolanı hakiki gibi pazarlayan ekranlar, bir nedenle bir makama çöreklenenler ya da ranta doymayanlar kısaca o muktedirlere olan inanç ve güvenin bir sonucu mudur?
Gerçekten,
Tüm sıkıntıları acı acı yaşarken, birileri hep kandıran, bizler kandırılan olmadık mı?
Üstelik amasız, nedensiz...
Artık, her soru ve sorun cevapsız her cevap ise yeni bir hayal kırıklığı olurken ;
Ne olacak, ne olmalı?
Muhakeme ederken bir sitem de yollayalım ama bu sorunların üstesinden nasıl gelebiliriz diye de düşünmemiz gerekmez mi?
Bakınız,
Bu topraklarda önce eğitim suskunlaştı. Okullar, düşünen değil itaat eden kuşaklar yetiştirdi,soru sormak tehlikeli sayılırken ezber kutsallaştırıldı ve zamanla o cehaletin cesaretine büründü ve toplumu esir aldı.
Sağlık sistemi, hastanesiyle övünürken doktor eksikliğiyle boğulur halde adeta paran varsa yaşa, yoksulsan ya sıranı bekle ya da öl ! deniliyor.Artık acılarımız kadere, çaresizliğimiz ise normal bir alışkanlığa dönüşmüş.
Kısaca suskunluk da alışkanlık oldu.
Ekonomide istatistiklerde büyürken sofralarımız küçüldü, neden?
Asgari ücret, açlık sınırının altında kalmış; et, süt, ekmek lükse dönüşmüş, borç içindeki halk tamamen tepkisizliğe mahkûm edilmiş ... Kısaca cüzdanlarımız küçüldü, umutlarımız da eridi diyebiliriz.
Adalet terazisinin bir kefesi boş, diğeri ise yandaş! Sanki mahkemeler suskun, adalet ise duvarlara asılı bir resim!
Haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak gerekiyor. Hak,hukuk,adalet aramaktan korkuyoruz.
Güvenliğimiz farklı mı! Mesela polisi gören bir vatandaş neden huzuru değilde gerilimi hisseder içinde ... Sanki damarlarına korku enjekte edilmiş gibi...
Toplumsal değerlerimiz ve insanî vasıflarımız da birer birer çürümekte;
Bakıyorsunuz yalan konuşanlar ödüllendirilirken dürüst olanlar dışlanıyor. Bu arada komşuluklar yok olmuş, bencillikler artmış... Artık ahlak ayaklara düşerken menfaatler de vicdanın yerini almış!
Gençlerimiz ise hayallerini bavula sığdırıp yurtdışına gidiyor. Neden?
Üniversitelerin umut değil, hayal kırıklığı üretmeye başlaması olabilir mi?
"Diploma da nedir, işe yaramaz" ya da “Bize de böyle oldu” diyenlere teslim bir sistemin içindeki gençlerimizi yani geleceğimizi ya garip ya da gurbette bırakır gibiyiz, maalesef.
Medyanın toplumun aynası olmaktan çıkmasıyla hakikatlerin susturulması, yalanların alkışlanması... İnsanların sorgulamak yerine seyretmeyi seçmesiyle birlikte hakikat değilde algıların kazanır........
© Toplumsal
