menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çürüme sessizlikle büyür

6 0
14.04.2025

Günün birinde biri çıkıyor, gözümüzün içine baka baka, “Evet, hırsız ama çalışıyor kardeşim” diyor. Ne güzel değil mi? Hırsızlık artık bir meziyet, iş bitiricilik göstergesi. El çabukluğu marifet olmuş, yolsuzluk başarı kıstası. Kim daha çok çalarsa o daha “kıymetli”, kim ne kadar dürüst kalırsa o kadar “enayi.”

Bir diğeri daha utanmaz: “Herkes çalıyor, bari bizimkiler çalsın.” Bu cümle, sadece bir gaflet değil; bu, bir halkın kendi çürümesine duyduğu çaresizce razı oluşun belgesi. Ahlaki çöküş bu kadar açık, bu kadar aleni. Ve kimse bunu söyleyeni yargılamıyor, aksine normal karşılıyor.

Sokağa çık, kahveye gir, otobüse bin. Duyacağın cümleler hep aynı:
“Boş ver kardeşim, herkes işini kurtarmaya bakıyor.”
“Buralar böyle dönüyor zaten.”
“Sen mi düzelteceksin memleketi?”
Bu sözler artık sıradan değil, sistemin omurgası hâline gelmiş.

Peki ne oldu bize? Ne zaman bu kadar başımızı öne eğdik? Ne zaman vicdanımızı bu kadar pazara çıkardık? Ne zaman “dürüst olmak” eziklik sayıldı?

Bir belediyede ihale mi açılmış? Daha teklif dosyaları açılmadan kimin alacağı belli. Müteahhit belli, sonucu belli, komisyonu da... Ama kimseden çıt yok. Çünkü herkes biliyor, ama kimse konuşmuyor. Konuşanı da susturuyorlar zaten.

Bir kamu kurumuna yönetici atanmış. Liyakat sıfır, geçmişi silik, ama dayısı büyük. E haksız mı şimdi o üniversite mezunu gençler, “biz niye okuyalım” diye isyan ederken?

Bir memlekette emek değil, torpil kazanıyorsa... Alınteri değil, yalan makbulse... O memlekette ahlak değil, arsızlık kural olur.

Geçen hafta bir temizlik işçisiyle konuşuyorum. Kadıncağız sabahın dördünde kalkıp yerleri süpürüyor. “Ev sahibim kirayı artırdı, artık nasıl ödeyeceğim........

© Toplumsal