Çilsitûn, gülistanî yaşamın dergahı…
Durduğum sırtta birkaç adım geri çekildim, ilk defa gördüğüm muhteşem vadiye uzun bir süre baktım. Bilmem kaçıncı defa hikayesini dinlediğim efsane mekandaydım. Tarihi boyunca üstü örtülmüş gerçeğini öğrenmeye, unutulmaya terk edilmiş hakikatini anlamaya gayret ettiğim Çilsitûn’daydım. Uzun zamandır aklımda olan ziyaretimi geçen yıl tam bu zamanlarda, Şubat ayının yirmisinde, güneşli bir günde gerçekleştirmiş, nihayet toprağına, taşına dokunabilmiştim. Epey eski olduğu belli, el emeği, göz nuru mimarisine hayran kaldığım, annemin de müridi olduğu, saygıda kusur etmediği, zor zamanlarında kudretine sığındığı Mala Bûbê ailesinden Şeyh Mahmud’un yattığı mekandan güzelim vadiyi izlerken bir an tarihin derinliklerine daldım, gittim. Ta Diyarbakır’ın Kırklar dağına sırtını veren Kaws köşkünde, padişaha el pençe divan duran ne kadar sahte şeyh, alim, ulema varsa her birinin bir başka tıkındığı ziyafet sofrasında zıbaran zalim sultanın gazabına uğramış, emri ile katledilmiş çocukların, kadınların vadi boyunca arşa yükselen çığlığını duyar gibi oldum. Yetmiş iki millete aynı nazardan bakan gülistanî yaşamın dergahında son nefesini veren Şeyh Haşîm’in, ne bir gece ansızın gelen eli kanlı paşanın kılıcına, ne gözü kan........
© Tigris Haber
