Baroya yakıştıramadık
Yunan mitolojisindeki bir kadının adından ziyade; insani varlığımızın sebebi ve devamının esası olan analarımız, kızlarımız, kız kardeşlerimiz ve kadınlarımızın adıdır “Adalet” .
Adaletin tükendiği gün, insanlığın da bittiği gündür.
Varlığın ana unsuru adalet, birlikte ve bir arada yaşamanın da çimentosudur.
Bunun içindir ki adalet; kadınından erkeğine, fakirinden zenginine, dinsizinden dindarına ve her bir vatandaşımızdan Cumhurbaşkanına kadar herkese lazımdır.
Kökü vicdanlarımızda, meyvesi duruşma salonlarındaki mahkeme kararları olan adalet ağacının, meyve kabuğu savcılar, orta meyvesi hâkimler ise de çekirdeği avukatlardır.
Ve ağacın da, meyvenin de varlığının devamının, varoluşunun garantisi, çekirdeğin kendisidir.
Bundan dolayıdır ki avukatlık mesleği, adaletin temini ve devamı için, zorunlu ve değerlidir.
Avukatlar mesleklerine başlarken, adaletin uygulanmasında ”Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine andiçerim” şeklinde yemin ederler.
Bu yemin, aynı zamanda, avukatların mensubu oldukları ve toplumsal yaşamda ortaya çıkan aksaklıklara karşı, demokrasi ve insan hakları temelinde, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve mücadele vermesi gereken baroların da temel taşıdır.
Bunun içindir ki Cumhuriyet tarihindeki bazı dönemlerde, devletin kurumları, sermayedarları ve sivil toplum kuruluşları siyasi iradenin güdümüne girmiş olsalar da, barolar amaçlarına uygun olarak bağımsız kalabilmiş, yeminlerine uygun, var olmaya devam etmişlerdir.
İşte bunun içindir........
© Tigris Haber
