Ağıtlara sağır kulaklar
“Havada bulut yok, bu ne dumandır,
Mahlede ölüm yok, bu ne figandır,
Şu Yemen elleri ne de yamandır,
Ah o Yemen'dir, gülü çemendir,
Giden gelmiyor, acep nedendir…”
Arap yarımadasının güney ucunda, Kızıldeniz’in güney doğusunda, Hint Okyanusu’ndan Kızıldeniz’e giriş/çıkışın kapısı olan, Yemen’e giden Osmanlı Askerleri için söylenen “Yemen Türküsü”nü duymayan hemen hemen yoktur.
Yemen’in, Osmanlı’ya 10 bin civarında askerin şehit olmasına sebep olan isyanından, bağımsızlığını kazandığı, Birinci Dünya Savaşı’nın sonu olan 1918’e kadar olan süreçte, Anadolu’dan evlatlarımız, bu gün herhangi bir ilimize askere gider gibi, Yemen’e giderlerdi. Osmanlı Devleti’nin Savaşlar ile dolu son yıllarında, Yemen’e gidenlerin çoğunlukla dönmemesi üzerine, anaların yanık yüreklerinin sesi olan “Yemen Türküsü”, aradan yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen hala aynı duygusallıkla seslendirilir.
Doğudan batıya ticaret yolları üzerinde olmasından dolayı, coğrafi stratejik önemini hiçbir zaman kaybetmeyen ve çöl ikliminin hâkim olduğu Yemen, yüz yıl önce olduğu gibi, bu günlerde de gündem olmaya devam etmektedir.
İran’ın vekâlet savaşları dolayısı ile 1990’larda, Yemen’de yaşayan Şii Husiler’in yönetime başkaldırması ile Veysel Karani’nin Ülkesi, yemen ikiye bölündü.
Kızıldeniz’in güney girişi olan, Bab el Mendeb boğazının girişindeki bölgede hâkimiyeti sağlayan Husiler, İsrail’in Gazze’yi işgalinden sonra, Lübnan ve Suriye’deki İran yanlısı gruplar gibi, kendilerinden iki bin iki yüz kilometre uzaklıktaki İsrail’e füzeler fırlattılar.
Bu sayede doğal olarak; İsrail, ABD ve İngiltere’nin hedefi haline geldiler!
Aynı boğazın güneyindeki Cibuti’de, yani Husiler’in Kontrolündeki Yemen bölgesine sadece 50 Km mesafede, ABD, İngiliz, Fransız askeri üsleri olmasına rağmen, Husiler’in başına Kızıldeniz ve Yemen........
© Tigris Haber
