Kitle Psikolojisi Nedir?
Kübra ÖZSAT
Toplumsal yaşamın kaçınılmaz gerçeklerinden biri, bireyin yalnızca tekil bir varlık olarak değil, aynı zamanda bir bütünün parçası olarak davranmasıdır. Kimi zaman insan, tek başınayken sergilemeyeceği tepkileri, bir kalabalığın parçası olduğunda gösterebilir. Bu durumun ardında yatan psikolojik dinamikler, bireyin kendine özgü iradesinden geçici olarak uzaklaşmasına ve kitleyle bütünleşmesine neden olur. Psikoloji tarihinde bu konuyla ilgili yürütülen tartışmalar, yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümleri anlamak açısından da dikkate değerdir. Kitle psikolojisi tam da bu noktada, birey ile grup arasındaki görünmez bağları çözümleyerek önemli bir açıklama zemini sunar.
Bu alandaki öncül düşünceler, 19. yüzyılın sonlarında Gustave Le Bon’un kaleme aldığı çalışmalara dayanır. Le Bon’un görüşüne göre, kalabalığın bir parçası haline gelen birey, adeta kimliğini bırakıp kitlenin ortak ruhuna bürünür. Anonimlik, bireydeki sorumluluk duygusunu silikleştirirken, grup duygusunun bulaşıcılığı bireylerin duygusal olarak benzer tepkiler vermesini kolaylaştırır. Ancak bu yaklaşım, bireyler arası farkları yeterince dikkate almaması nedeniyle eleştirilmiş, zamanla farklı düşünürlerin katkısıyla zenginleşmiştir. Özellikle Freud, Arendt ve Allport gibi isimler, kitleyi oluşturan bireylerin bilinçdışı süreçlerini, etik sorumluluklarını ve sosyal kimlik yapılarını daha derinlemesine irdelemişlerdir.Sigmund Freud, kitle psikolojisini yalnızca davranışsal değil, aynı zamanda içsel ve bilinçdışı süreçler üzerinden açıklamaya çalışır. Bireyin bir kitleye dahil olması, onun içsel çatışmalarını........
© Tigris Haber
