ÖCALANIN TARİHİ ÇAĞRISI
Öcalan tarihi çağrısını yaptı. Yetmişlerde yazmaya başladığı kendi tarihini 27 Şubat 2025’de kendisi bitirdi. Adeta tarihin o dönemi sona ermiştir yeni bir tarih sayfası açıyorum; artık ben bu işte yokum, yaşlandım, yoruldum buyurun size tarihin yeni bir sayfasını açıyorum onu da hukuk zemininde demokratik mücadele ile Türk-Kürt kardeşliğinde demokrasiyi kurarak siz yazın dedi. Topu bir bütün olarak Kürt halkına ve Türk devletine attı.
Çağrıyı birlikte çözümleyelim.
—Öcalan’ın çağrısının giriş/başlangıç bölümü PKK’nin hangi koşullarda kurulduğunu bize anlatıyor. "PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkârı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.” Bu tespitte tartışılacak bir sorun yok. Sanırım az çok PKK’nin geçmişinden haberi olan herkes bu saptamaya katılır, ben katılıyorum.
—Bir sonraki bölümde PKK’nin teori, program, (çağrıda yok ben ekleyeyim tüzük); stratejik ve taktiklerinin reel-sosyalist (Sovyet sisteminin) etkisinde kalarak yazmış ve geliştirilmiştir. 1990’ın başında reel-sosyalizmi dış müdahale olmadan kendi içinden yukarıdan aşağıya çözülüp çökünce, dünyada olduğu gibi bizde de etkisini göstererek Kürt kimliğinin inkârından vaz geçilmiş; görece de olsa ifade özgürlüğü getirmiştir, dolaysı ile PKK’ye ve silahlı mücadeleye gerek kalmamıştır. PKK’nin feshi gereklidir. İşte bu tespitle ilgili çağrıda yer akan bölüm. “Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkârının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.” Kendi adıma bu tespitlere de katılıyorum. Bu tespitlerde de bir problem görmüyorum.
—Daha sonraki bölümde, Öcalan hegemonik güçlere karşı 1000 yıllık (Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemi kast ediliyor) Türk-Kürt gönüllü birliğine, ittifakına vurgu yapıyor. Kapitalist dönemde, özellikle Cumhuriyet döneminde (Kemalistler kastediliyor) Kürtlerin inkâr edilmesi ve tek tipleştirme ile bu birlik -ittifak bozulmuştur. Ve Kürt-Türk kardeşliği kırılgan hale gelmiştir. Bunu inancı da kullanarak gidermek, düzelmek gerekir diyor. Bu bölüm de şöyle. “Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir. Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.” Bu anlatılanlar da tarihsel bir gerçek. Bana göre yanlış bir şey yok.
—Peki çözüm nedir? Sorusuna da Öcalan, şöyle cevap veriyor. Çözüm demokratik toplumdadır. Demokratik siyasettedir. Geçmişte yani soğuk savaş döneminde kanallar kapalı olduğu için bizler PKK’yi kurduk ve silahlı mücadeleyi başlattık. Dolayısıyla;
* Aşırı milliyetçi olduk,
* Ulus devlet istedik,
* Federasyon istedik,
* İdari özerklik istedik,
* Kültüralist (“siyasal olanın, kültürel olan üzerinden okunması durumu”) şeyler istedik.
Bugün bunlara gerek yok. Çünkü bunlar “tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” Peki ne olmaktadır? Mevcut Cumhuriyet rejimi içinde; kimliklere ve demokratik örgütlenmeye saygı gösterilmeli; ve demokratik toplum ve demokrasi hedeflenmeli başka arayışlara yani yukarıda sıraladığım devlet, federasyon, idari özerklik gibi şeylere gerek yok. Cumhuriyetin ikinci yüz yılını demokrasi ile taçlandırmak ve Kürt-Türk kardeşliğini yeniden inşa etmek istiyorsak bunları yapmalıyız. İşte çağrıdaki........
© Tigris Haber
