menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tarihsel Deneyim III

20 7
30.07.2025

Aydınlanmanın Başarısızlığı

Emin Türk Eliçin, Cumhuriyet’in ilk yıllarını şöyle gösterir, “İmparatorluğun kirli soykasından yeni Türkiye’ye kalan varlık, kısa çizgileri ile şöyle özetlenebilir: 42.000 köyü 1000 kasabası ve 67 kenti ile yuvarlak 750.000 kilometrelik koskoca bir coğrafya parçasını kaplayan Türk yurdunda son derece ilkel geçim şartları içinde yaşayan 12 milyonluk bir halk oturmakta. “(1)

Yıllarca süren savaşlarda bıkmış… Okulsuz… Öğretmensiz… Doktorsuz bir halk… Bilgisiz din adamların elinde kavrulan halk. Mustafa Kemal Atatürk bu topraklara aydınlanma devinimini başlatıyor

p-0

Geçen de sağcı bir yazar, laikliği savunduğu için Özgür Özel'i eleştirdi. Özgür Özel, laikliği savunursa… Sürdürürse laikliği savunmayı Türkiye’de seçmen laikliği savunan Özel, partisi CHP’nin oylarını 0’a indirecek. Böylece sağ p’e çıkacak, sol 0’a inecek. Savcı yazarın bu saptaması doğrudur. Ben de öteden beri şunu söylüyorum. Türk halkının ancak 0’u aydınlanmış konumda. CHP bu oranı değiştirmeye çalışıyor. Belli oranda bu oranı değiştirmiş, savcı yazar uyarıyor .

Şimdi soru şu. Aydınlanma devinimini neden başarılı oldu.

-Aydınlanma başlamadan önce Türk halkı aydınlanmadan en azından dört yüzyıl gerideydi. Mustafa Kemal Atatürk devrimlerle “görme… İşitme“ duyularına da devrim yapmak istedi. Görme işitme duyuları varsıllamaktı amacı. Bu devrimin batıda dört yüzyıl önce başladığı söylendikten Atatürk, “ o kadar beklemeye vaktimiz yoktur” der.

Görme-işitme devrimi hiç değilse çok az anlaşıldı. Atatürk’ün golf pantolonları, pantolon değildi, görme biçiminde devrimdi. Görme yetimiz var olsaydı kentli şöyle olmazdı.

Atatürk’ün aydınlanma devinimi bir sol eylemdir. Bu devinimin ekonomisi de sol olmalıdır. Aydınlanma devinimine uygun ekonomiyi kadro savundu. Bu konuda Merdan Yanardağ şöyle der, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllardaki nasıl kalkacak sorusuna kendince yanıt veren ve geliştirdiği ideoloji ile bir model ve üçüncü yol öneren akımlardan biri de hiç kuşkusuz kadro hareketidir. Kadrocular, alternatif arayışlar içinde geliştirdikleri özgün çizgi ile öne çıkmakta ve bu çizgi hâlâ tazeliğini koruyarak günümüzde bile tartışılabilmektedir.”(3)

Kadro Hareketi

Dr. Ömer Sezgin, kadro için şöyle der, “1932-1935 yılları arasında yayınlanmış olan kadro dergilerinde sergilenen görüşler, Türk Siyasal hayatında kadro hareketi olarak devletçiliği savunmuştur. Ancak kadronun devletçilik anlayışı, yine aynı dönemlerde hükümet politikası olarak........

© Tele1