Arzu Çağının Esirleri : Ergenler
Aşırılık rejiminin en azgın hali olarak sapkınlık, nesnesini en çok haz veren olarak ölmek ve öldürmekte buldu. Öldürmekten-yok etmekten alınan haz artık amaca dönüştü. Bu nedenle korkuyoruz. Korkmalıyız. Arzunun bulaşıcı olduğu kapitalist sistemde ‘elde etmek’ cinsel ya da maddi anlamda ‘sahip olmak’ tersinden kıskançlık ve daha kökte haset duygusuyla en ‘kötü’ halini aldı. Fakat yaşadığımız şu son birkaç ayda anlıyoruz ki insanlık pre-psikotik evrede yani deliliğe bir kala diyebileceğimiz bir şiddet ve tehdit sarmalında debeleniyor.
Her gün şahit olduğumuz kötülük el büyütüyor. Katliam haberleri, cinayetler, üç kuruş için öldürülen bebekler. Ve şahit olduğumuz şiddetin boyutu kimi zaman çaresizlikten kimi zaman yorgunluktan maalesef aynı kapıya çıkıyor: Umursamazlık. Hoşumuza gitse de gitmese de ‘toplum olmak’ aidiyet odaklı bir grup içinde olabilmek ‘umursamayı’ zorunlu kılar. Dünyayı bilmem ama benim içine doğduğum toplum kesinlikle ‘toplum olma’ vasfını yitiriyor. Çok yalnız çok daha kapalı bir insanlık formu türüyor. Ve bu türün faili olarak da ‘ergenler’ piyasaya sürülüyor. Akla gelen her kötülüğün çıktısı elbet ergen bedeninde karşılık bulur. Zira ergenin arzusu frenlenemez. Onu tutacak bir düzenek henüz ruhsallığında mevcut değildir. Ve sanki bu ‘umursamazlığın’ vebali olduğu gibi ergenlerin boynunda gibi davranıyor yetişkinler. Böyle bir şey yok. Yetişkinlerin uyduruk arzuları on yıllar boyunca ergenlerin masum düşlemlerini yuttu, çiğnedi ve hatta tükürdü.
Sözgelimi bir ergen asla ‘umursanmamaya’ dayanamaz. Görülmek, duyulmak, saygı görmek bir ergen için hayatidir.........
© Tele1
visit website