ÖZBEK TÜRKÇESİ NASIL KOLAY ANLAŞILIR
ÖZBEKİSTAN GEZİ NOTLARI (3. GÜN)
ÖZBEK TÜRKÇESİ NASIL KOLAY ANLAŞILIR
Özbek Türkçesi ile Latin harfleriyle yazılmış bir yazı veya kelime ile karşılaşırsanız, onu Türkiye Türkçesine kolayca çevirip anlamak mümkün. O harfini A; A harfini E olarak anlayın, Mesela Oliy kelimesi, bizdeki Âli yani büyük anlamında. Babı Âli derkenki gibi. “Fan” kelimesinin de bizdeki “fen “olduğu da açık bu izahatla. J harfleri bizdeki C oluyor okunuş ve anlam olarak. CH, Ç; SH, Ş olarak okunuyor, İngilizcedeki gibi. Biz Özbekistan diyoruz, onlar neden Uzbekistan diyorlar diyorum eşime. Bizdeki O ve Ö onlarda daralıyor, U veya Ü oluyor, diyor.
Bu girişi yapmamın sebebi; bilgi şöleninin (sempozyumun) adı Türk Dünyası Modernleşmesi: Ceditçilik. Bunu Özbek Türkçesi ile; Türkiy Dunyoning Yangılanısh Jarayanları. Bunu doğrudan çevirirsek; Türk Dünyasının Yenileniş Cereyanları. Alt başlık olarak da “Turkiy Dunyada Jadidcilik; yani Türk Dünyasında Ceditçilik. Toplantıyı Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile özel Taşkent İktisat ve Pedagoji Ünivesiteleri (Toshkent Iqtisadiyot ve Pedagogika Universiteti) bazı STK’ların (İzmir Azerbaycan Derneği / Ozorboyjon Fondi) ve Cedid Gazetesi (Jadid Gazetasi) ile Özbekistan Cumhuriyeti Yükseköğretim, Bilim ve Yenilikler Bakanlığının (O’zbekiston Respublikasi Oliy Ta’lim, Fan va Innovatsiyalar Vazirligi) desteği ile düzenlemişler. Bilgi şöleninin düzenleme kurulu eş başkanları Doç. Dr. Yılmaz Özkaya ve Prof. Dr. Marufjon Yuldashev (Marufcan Yoldaşev) bütün yükü sırtlayan insanlardı. Toplantılar önce iki gün olarak planlandığı halde, sonradan farklı salonlarda bir güne indirildi. Maksat gelen misafirlere Özbekistan’ın tarihî ve kültürel yerlerini gezdirmek. Toplantıya Türkiye’den 15-20 kişi kadar , Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan’dan da tebliğle katılımlar oldu. Türkmenistan’dan bir tebliğ vardı ama son anda izin alınamadığı için oradan gelen olmadı. Saat 10.00’da otelin geniş konferans salonunda U harfi şeklinde düzenlenmiş ve arkaya doğru üç sıra bilim insanlarının katılımı ile açılış yapıldı.
ÜÇÜNCÜ RÖNESANSA DOĞRU
Özbekistan millî marşı okunduktan sonra, Cumhurbaşkanı Şevket Mirzayev’in bir konuşması yayımlandı video olarak. Akılda kalan ana mesaj cümle “3.Rönesansa doğru” ifadesi idi. Rönesans, kelime anlamı olarak “yeniden doğuş” demektir. İlki 9. ve 12. yüzyıllarda bu coğrafyada, yani Türkistan bölgesinde, Türklerin imanda öncü, rehber kabul ettikleri Maturidîlik çizgisinin akıl ile vahiy bilgisini esas alan ve yaşanan bilim zihniyeti dönemi; 1.Rönesans. O yüzyıllarda Avrupa Orta Çağın karanlıklarını yaşıyordu. Kilisenin despot ve acımasız yapısı toplumu Roma medeniyetinden, Orta Çağ karanlığına atmıştı. İkinci Rönesans ise; 14. yüzyılda İtalya’da başlayıp 16. yüzyılda Avrupa’ya yayılan, bilim, sanat, edebiyat ve düşünce alanlarında köklü değişim yaratan bir dönemdir. İtalya’da; Vatikan’ın yanında ve karşısında. Her şey zıddından beslenir, hız alır.
Özetle:
Sonuç olarak, Avrupa’da modern bilimin, laik düşüncenin ve bireysel özgürlük anlayışının temelleri atıldı. Yani Rönesans, Avrupa’nın Orta Çağ karanlığından çıkıp yeniden akla, sanata ve bilime yönelmesidir.
Cumhurbaşkanı Şevket Mirzayev’in ülkesi ve gençliğe böyle bir hedef göstermesi de oldukça değerlidir. Ancak bunların sağlanması için bilim ikliminin, bilim insanlarının itibar görmesi, maddi ve manevi desteklenmesi gerekir. Bunun söylenmesi bile konunun önem ve farkındalığının bir işareti olup, ümit vericidir. İnsan ister istemez Ceditçilik dönemi Osmanlı okullarında okuyan Mustafa Kemal Atatürk’ü düşünüyor ve ülkeye kazandırdıkları akla geliyor. Anadolu’da demiryolları, Sümerbank, Etibank, İzmir İktisat Kurultayı, art arda uçak fabrikalarının açılması, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Tayyare Cemiyeti, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi…Daha niceleriyle çağın şartlarını iyi anlayan ve bilimi önceleyen bu tercihler çok önemlidir. İnsanın olduğu yerde tabii ki hatalar da olur.
AÇILIŞ TÖRENİ VE OTURUMU
Özbekistan millî marşının söylenmesinden sonra kurucu rektör, mevcut rektör ve düzenleme kurul başkanlarının konuşmalarının ardından, başkanlık divanındaki tecrübeli, kıdemli ve akil hocalardan birkaçı konuştular Ceditçilik konusunda. Sonra diğer iki salonda oturumlar başladı, tebliğler okundu ve sorular soruldu. Tebliğlerin esas metinlerini daha önce göndermiştik. Basılacağı söylendi.
Sema Barutçu Özönder / Dilci, DTCF, Prof. Dr.
Kırımlı İsmail Gaspıralı’yı anlattı. Dilde, fikirde, işte birlik ülküsünü. Rus Çarlık İmparatorluğu zamanında; 19.yüzyıl ortaları ve 20.yüzyıl başlarında, dil, milli mefkûre ve milli eğitim konularındaki görüşleri ve faaliyetleri çok önemlidir. İttihat (birlik) için; halk bunu istiyordu. Sıradan ve sade halk buna hazırdı. Sadece yolbaşçıların himmet etmesi halinde halk yürüyecek, destek verecektir, diyor konuşmacı. Halen bölgede var olan Cedit (Jedid) adlı bir gazete etrafında bir grup aydın o çizgide kültürel ve fikri faaliyetler yürütüyorlar.
İsmail Türkoğlu / Tarihçi, Prof. Dr.
Ceditçilik bağımsızlık demektir. Bugün Türk devletleri diye bir gerçek varsa, o günün Ceditçilerine borçluyuz diye konuşmaya başladı. Onlar olmasaydı bu halklar hala Rusya’ya bağlı olarak var olacaklardı, halen. Doğu Türkistan’dan Kırım’a, Tataristan’dan Azerbaycan’a, Batı Türkistan bölgelerine 5000 kadar modern okulun açılması para ister, öğretmen ister, öğrenci ister. Bu bir avuç zengin (baylar) 1784’den itibaren Tatar mirzaları Rus asilzadeleri ile çıkarılan bir kanun ile eşitlendiler. Türkistan’dan Avrupa’ya hammadde ve mamul madde ticaretini geliştirdiler. Bu okullarda dil bilen kendilerinden insan yetiştirmeye çalıştırlar. İlk zamanlar[2] Tatarlarda bile Rusça öğrenen sayısı sınırlı idi. Ruslar direnç gösterseler bile engel olamadılar. Aydınlar, tüccarlar ve halk toplumun kalkınması ve gelişmesinin ancak iyi eğitim ile olacağını anladılar. Eğitim ve okullar konusunda Rus devletinin hiçbir katkısı olmadı. Bu tüccar zenginler öğretmenlerin maaşlarını karşıladılar, masraflara destek oldular. Sadece tutucu mollalardan direnç geldi, bir zaman. Ruslar, Stalin döneminde (1937-38’de) 500’den fazla Özbek aydınını katlettiler.
İsmail Maraş / İlahiyatçı, Prof. Dr.
İslam’ı yeniden düşünmek, yeni bir din dili kurmak açısından Ceditçilik akımı önemlidir. Türk’ün genlerinde birlik ruhu var. Ruslar bütün aydınlarını öldürse bile, bir kişinin kalması tekrar Ergenekon için yeterlidir. Batı Türkleri de çok acı çektiler. Din dilinin Türkçe olması çok........© tarihistan.org





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden