EKONOMİ-POLİTİK ÇATIŞMALARIN MEŞRUİYETİNİ TEOLOJİ İLE SAĞLAMAK
Son zamanlarda tekrar gündeme gelen “teo-politik” teriminden kastım tam olarak yazının başlığı. Arap Baharı adıyla İslam dünyasında başlatılan gelişmelere Yemen Sanaa Üniversitesindeyken tanık olmuştum, Suriye, Irak, Filistin ve şimdi de İran üzerindeki operasyonların temelde enerji üretim ve arz merkezlerini (vekil güçleriyle) kontrol etmek isteyen küresel güçlerin Kuşak-Yol ve İmec Projesi çatışmalarından bağımsız olamayacağını düşündüğümü hep belirtiyorum.
Enerji arz güvenliği sağlamak açısından kilit ülkenin Türkiye olması, olası çatışmaların içine çekilme ihtimalini gündeme getiriyor. Enerji arz güvenliğini sağlanılması her devletin olduğu gibi ülkemiz içinde bir “bekâ meselesi”dir.
İsrail’in “vekil güç” olduğunu Almanya Başbakanı Mertz, İsrail'in İran'a saldırısı hakkında: "İsrail'in hepimiz için yaptığı kirli iş bu” diyerek açıkladı. Bunu duyunca Bertolt Brecht’in şu dizeleri aklıma geldi: “Almanya, sen yok musun sen/ Hanenden yükselen konuşmaları duyunca/ Gülesi geliyor insanın/ Ama yüzünü gören/ Hemen bıçağına sarılıyor”. İlgili şahsın geçmişine bakınca bunu İsrail’i övmek için mi yaptığı yoksa dünya kamuoyuna resmi olarak yaptığı bir açıklama mı diye bakmak gerek. Ama her durumda İsrail/sı bir vekil güç/devlet olduğu açık. Çatışmanın diğer ucundaki İran’ın Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’ta vekil güçler kullanırken; kendisi de enerji arz ve güvenliği açısından bir “vekil güç” konumuna mı düşüyor diye düşünmeden edemiyor insan”
·
İlahiyat Eğitimi Bir Güvenlik Sorunudur
Varoluşumuzu sürekli ve diri kılmaya katkı sağlamak için İlahiyat fakültesi öğretim üyesi olarak yakın bölgemizdeki çatışmaların analizinde kullanılan teolojik dilin işlevselliği üzerinde duruyorum. Buralarda “İlahiyat Eğitiminin Bir Güvenlik Meselesi” olduğunu sürekli vurguluyorum malumunuz.
“Teo-politik çatışmaları riyaset (reislik/önderlik/yönetim) ve din tacirliği” olarak okuyorum. Önce İslâm düşünce tarihi açısından “iğneyi kendimize” batırayım; sonra günümüz olayları Batılı liderlerin açıklamalarına/çuvaldıza gönderme yapalım. Açıklayayım müsaadenizle:
İnsanlığın fikrî birikimini kronolojik olarak okuturken (Felsefe Tarihi/ahbârî hükümler) sistematik olarak okunmasını (tarih felsefesi/inşâî hükümler) “Felsefeyi Anadolu’da Yeniden Yurtlandırma” diye yapıyoruz. İslâm felsefesinin kurucu filozofu olarak gördüğümüz Fârâbî, İlimlerin Sayımı adlı eseriyle “giriş” yapıyoruz bu okumalara. Çünkü önce dil üzerinde durur; kavramın tasavvuru ve tasdiki önemli.
· Sorular ve Kavramsal Temellendirme
Teoloji/kelâm’dan ne kast edilir? İlahiyat niçin kelâmın bir üst disiplinidir? Felsefe ve kelâm farklılığı ne ifade eder? Tanrı insanlara dünyada refah ve huzuru, ahirette nihâî mutluluğu sağlayacak ilkeleri (ed-Din) farklı zaman, farklı mekân, farklı dillerde hayata geçirecek uyarıcılar göndermiş, bunların ortaya koyduğu sistemler (eş-şeria) arasındaki farklılıklar niçin dinler ve/ya medeniyetler çatışması olarak sunulur? Tanrı’nın gönderdiği temel ilkeler (Tevhid-Nübüvvet-Meâd) aynı ise yani Hakikat Bir” ise, bunca çatışmanın mantıksal tutarlılığı var mı? Bu ve benzeri soruları analiz için İlimlerin Sayımı adlı eserin Mantık kısmını analiz ediyoruz. Çünkü insanların anlayış kapasitelerine göre hakikat’in sunumuna dair yöntemlere burhan, cedel/diyalektik, hitabet/retorik, şiir üzerinde durulur ve safsatadan kaçınmak gerektiği vurgulanır. (Ebu Nasr el- Fârâbî, İlimlerin Sayımı, Telif ve Tercüme, Akyol – Uyanık, (Ankara: Elis Yayınları, 2017), 110-116)
Bu çerçevede biz “Ezelî hikmet” kavramıyla ilk insan/peygamber ile birlikte dünyada refah ve huzuru sağlamaya yönelik ilkelerin (el-hikme) farklı zaman, farklı mekân, farklı kavimlere farklı dillerle indirilen “Hakikat”in tezahürlerini (eş-şeria) bütüncül okuma sürecini kast ediyoruz. Diğer bir ifadeyle merkeze 13. Yüzyıl Avrupa’sında adıyla anılan felsefi ekol oluşturulan İbn Rüşd’ün Faslu’l-Makal fi ma beyne’ş-şeria ve’l-hikme (Felsefe ve Din Uyumu, çev.: M.Uyanık-A.Akyol, Ankara: Elis Yayınları, 2018) adlı eserini okuyor ve okutuyoruz her sene. İbn Rüşd’ün seçtiği terimlerdeki titizliğe dikkat çekiyoruz. Felsefe yerine........
© tarihistan.org
