menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Gün Türk Bayramı

27 1
03.03.2025

Yeni Gün Türk Bayramı

Kültür milletleri oluşturan temel unsurlardan biridir. Kültürü oluşturan maddi manevi değerler; dil, örf ve adetler, inançlar, sanat ve edebiyat gibi bir toplumun geçmişten gelen değerleridir. Kültürler arası farklılıklar da görülmektedir. Milletler arası görülen farklılıklar onların yaşadıkları ve ortaya koydukları kültürlerde de farklılık göstermektedir. Kültürlerin en önemli unsurlarından birisi de mitolojik unsurları ve rivayetleridir. Kültür unsuru arasında en az değişikliğe uğrayan örf ve âdetler olduğu için özellikle Türk kültür unsuru içinde şüphe yaratılmaya çalışılmıştır. Milli kültür düşmanlığı, milli kültürün bozulması, milli kültür öğelerinin başka milletlere isnat edilmesi gibi art niyetli eylemler yapılmaktadır. Bu konuda en çok istismar edilen Nevruz günüdür. Bu kelimenin Farsça bir kelime olması, halk tarafından yeterince bilinmiyor olması da yabancı güçlerin işine gelmiş ve sanki başka bir millete ait bir günmüş gibi gösterilmeye çalışılmıştır. [1]

İnsanlar dünya üzerinde var olduğundan itibaren yaşadığı dünyayı ve tabiat olaylarını anlamak istemiştir. Tarih boyunca insanlar, doğal felâketlerden kurtuluşunu, sosyal alanlarda zorlukların aşılmasını, savaşların kazanılmasını, karanlık günlerin bitişini, sıkıntılı günlerin geçmesini, hüzün ve kederin dağılmasını, bolluk ve refaha ulaşmayı, ayrılıkların bitmesini, insanların psikolojilerinin düzelme anlarını, kurtuluş anları olarak kabul etmiş ve bu anlara değişik isimler vermiştir. Geceyle gündüzün eşitlendiği, gündüzün uzamaya başlayarak kışın bittiği, havaların ısınmaya ve aydınlanmaya başladığı zaman takvimlerde baharın başlangıcı olarak işaretlenmiş ve yılbaşı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Bugün bu tarih 21 Mart’a denk gelmektedir. Yaklaşık iki bin yıldır Türkler bugünü Yeni Gün/Ergenekon olarak adlandırmış ve kutlamıştır. Rumi takvimde bu tarih 9 Mart’a tekabül etmektedir. Mart’ın dokuzu sözü buradan gelmiştir. Güneş koç burcuna girer ve Kuzey yarımkürede ilkbahar başlar. Yeni Gün (Nevruz); Orta Asya’da İran ve Mısır da dahil geniş bir sahada kutlanmaktadır.

Nev kelimesi Farsça bir kelimedir. Yeni, körpe, taze, son zamanlarda yapılmış anlamlarına gelmektedir. Farsça kelimelerin başına gelerek yeni, taze, körpe, son zamanlarda ortaya çıkmış anlamlarında birleşik sıfatlar yapar. Rûz kelimesi de gündüz, bir gün, baht, mutluluk anlamlarına gelmektedir. [2]

İki kelime birleşerek Yeni Gün manasında kullanılan Nevrûz olarak adlandırılmıştır. Güneşin koç burcuna girdiği gün olarak bilinir. Miladî takvimlerde 21 Mart olarak işaretlidir. Eski Türklerde 21 Mart yılbaşı olarak kabul ediliyor ve kutlanıyordu. Türk dünyasında Nevrûz’a çeşitli adlar verilmiştir. Anadolu Türkleri ağzında ise Nevrûz olarak yerleşmiştir.

Firdevsî Şehnâmesi’nde Nevruz: Cemşid ilim sahibi bir padişahtır, değerli taşların yanında insanların hoşlandığı kâfur, misk, öd, amberi ve berrak gül suyunu da bulur. Aynı zamanda o bir hekimdir, hastalıkların sebeplerini ve dermanlarını keşfeder. Araştırıcı bir padişah olduğu için birçok sırra da vakıftır. Gemi ile memleketleri dolaşan Cemşid için edinmediği hiçbir hüner ve aklının ermediği hiçbir giz yoktur. İlim Cemşid’de kendini büyük kimseye olarak görmesine yol açar. Büyüklüğüne uygun olarak daha yüksek bir yere çıkmak ister. Cemşid’in tahtını devler yerden göğe çıkarır, büyük padişah olan Cemşid gökyüzünde tahtında güneş gibi parlar. Herkes Cemşid’in tahtı etrafında toplanır, dünya onun talihindeki parlaklığa hayran olur. Cemşid’in üzerine mücevherler saçılır ve bugüne Nevrûz adı verilir. Yeni yılın ilk günü olan Feverdin ayının birinci günü insanın vücudunun zahmet ve kinden kurtulduğuna inanılır. Bugünü kutlamak için sevinçle çalgı çalar ve şarap içerler. Bu mesut günün Cemşid adlı padişahtan miras kaldığına inanılır.[3]

İran’da Nevruzla ilgili diğer bir rivayet: Cemşid Azerbaycan’a geldiği gün burasını beğenip yüce bir taht kurdurmuş, şahane bir kıyafetle bu tahta oturmuş, bu sırada doğan güneş başındaki taca ve kıyafetine vurmuş, etrafa gözleri kamaştıran bir ışıltı saçılmış. Diğer bir rivayette ise Cemşid bir gün ava çıkmış ve bir tavşan görmüştür. Tavşanı avlamak için okunu bırakmış, ok da bir taşa çarparak kıvılcım çıkmasına sebep olmuş, etraftaki kuru otlar yanmaya başlamış. Ateşin bulunduğu bugüne İranlılar Nevruz demişlerdir. [4]

İran’da anlatılan diğer bir efsanevi olay ise Demirci Kawa’nın Kral Dahhak’ı öldürmesidir. Ancak Şehname incelendiğinde Dahhak’ı Feridun’un öldürdüğü görülmektedir.

Türklerde Nevruz: Nevruz Türk dünyasında pek çok farklı isimle anılır, din ya da dil farklılığına bakılmaksızın kutlanılan Nevruz günü ya da bayramının mitolojik boyutu vardır. Nevruz günlerinde özel giysiler giyilebilir ve bayram coşkusu tüm halka yansır. Kazaklarda Nevruz ulusun en ulu, en büyük günüdür. Göktürklerde Ergenekon Bayramı olarak bilinir. Nevruz Kafkasya cephesinde de kutlanılmaktadır. [5]

Türklerde en yaygın olarak bilinen efsane Ergenekon Destanı’dır. Dört yüz yıl Ergenekon’da yaşayan Türkler artık buraya sığamaz olurlar. Ergenekon dışında geniş yerler, sulak çayırlar olduğunu atalarından duymuşlardır. İçlerinde bu sözleri hatırlayanlar vardır. Çıkmak için yol ararlar fakat bulamazlar. Bir demirci, demir madenini eritirlerse bir çıkış yolu olabileceğini söyler. Bunun üzerine yetmiş yerde ateş yakıp körüklerler. Ateş kızdıktan sonra demir dağ da erir. O günden beri de bugün yeni yılın başladığı gece kabul edilir ve bayram yapılır. [6]

Moğollar Türklerin bir kolu olmasına rağmen iki bin yıl önce Türk boyları ile araları açılmıştır. Moğollar ve Türkler birbirlerine düşman olmuşlardır. Birbirlerini ortadan kaldırmak için durmadan savaş hâlindedirler. Bilge kişilerin anlattıkları rivayetlere göre Türkler Moğollara karşı üstün gelmiştir. Bu mağlup edilen boylardan bir kadın ve erkekten başka kimse kalmamıştır. Geriye dönüp bizi öldürmesinler diye sarp bir kayalık içine saklanmışlardır. Bir geçitle varılan ova dağların arasında çayırlık bir yerdir. Dar geçitten başka da girilebilecek başka bir geçidi ya da yolu yoktur. Bu ovanın adına Ergenekon demişler. Kon sözcüğü dağ anlamına, Ergene sözcüğü ise sarp anlamına gelmektedir. Uzun yıllar geçmiş Negüz ve Kıyan’dan doğan çocuklar çoğalmıştır. Bölüm bölüm ayrılıp oymakları oluştururlar ve farklı isimler alırlar. Bu oymaklara obak denilir. Her........

© tarihistan.org