menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

 BİR SAVCININ PORTRESİ

12 0
26.08.2025

BİR SAVCININ PORTRESİ

Av. Abbas Bilgili

Yargı faaliyetinin üç ayağından biri olan savcı (diğerleri yargıç ve avukat) kamu adına soruşturma yapıp, tarafsızlığı gereğince sanık lehine ve aleyhine olan delilleri değerlendirip, suç unsuru tespit etmiş ise iddialarını mahkemeye taşır ve yargılama anında iddia makamında bulunur. Tarafsız, bağımsız ve yetkin biri olması gereken savcının özellikle olağanüstü dönemlerde ve siyasi yönü ağır basan davalarda bu özelliklerini koruyabilmesi önemli bir meziyettir. Çünkü böyle dönemlerde genellikle otoritenin istediği doğrultuda eğilip bükülen savcılar hukuk tarihinin en olumsuz portresini oluşturmuştur. Burada bazı savcı portreleri üzerinden konuyu izah etmeye çalışacağız.

Victor Hugo, Savcı pespayenin tekidir diyor.

Öncelikle 1789 Fransız Devrimi’nin terör dönemi olarak bilinen 1793-1795 yıllarında ünlü Devrim Mahkemesi’nin savcısı Fouquier-Tinville’den (1746-1795) bahsetmek istiyoruz. Anatole France, Tanrılar Susamışlardı isimli romanında terör dönemi için “giyotinler işliyordu… Tanrılar susamışlardı” diyor. Sadece devrim karşıtlarını değil, ılımlılardan başlayıp, önüne gelenlerin çoğunu, kendi yandaşlarını dahi giyotine gönderen bir savcı tam da bu dönemin adamıydı. Devrim Mahkemesi’ndeyken iki bin civarında insanın kafasının giyotine kesilmesini sağlamıştı. Devrimin tarihini yazan bir tarihçi onun için “Fouquier, işbaşında ıhlayıp puflayan bir adam değildi: Zanaatı kelle istemekti, o da istiyordu. Ne kadar çok kelle olursa o kadar iyiydi” diyor. Ünlü düşünür Gustave Le-Bon “Devrim Mahkemesi’nin savcısı olan Fouquier-Tinville, ardından en uğursuz anılar bırakanlardan biriydi. (…) Önüne getirilen bütün şüphelileri idama gönderdi” diyor.

Bu başsavcının marifetlerini Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi’nde de görmek mümkün. Devrim için olumlu şeyler de söyleyen dünyaca ünlü Fransız yazar Victor Hugo’nun Sefiller’de “Fouquier-Tinville pespayenin tekidir” demiş olmasının önemi inkar edilemez. Devrimin önderi Robespierre dahil, dönemin bir çok ünlüsünün kellesini giyotine göndermekte tereddüt etmeyen bu “pespaye” savcı, o kadar ileri gitti ki, sonuçta kendisi de tutuklandı. Savunmasında idamlara karar verirken bir gün önce Robespierre ile görüşerek karar verdiğini söyledi ve “Buraya getirilmesi gereken ben değilim, emirlerini yerine getirdiğim liderlerdir. Ben yalnızca tüm yetkilere sahip bir Konvansiyon tarafından çıkarılan yasalara uygun hareket ettim” demişti. “Ben itaat ettim” diyerek kendini savundu. Ama kimse onu kurtarmak için çaba sarf etmedi ve kafasını giyotinde kaybetti.

Savcı ne kadar ahmak ve hukuktan habersiz

1894 yılında Fransa’da casusluk suçundan ömür boyu sürgün cezasına gönderilen Yüzbaşı Dreyfus’un masum olduğu yönünde önemli deliller ortaya çıkınca 1899’da yeniden yargılandı. Mahkeme ve savcı, gerçeğe ulaşmaktan çok, dönemin otoritesi doğrultusunda Dreyfus’u yine suçlu çıkarma peşindeydiler. İddianameyi okuyan savcının tavrı ilginçtir. Bahadır Dülger’in Dreyfus Davası ile ilgili kitabında yazılanlara göre, savcı Carrier bir adamdan ziyade bir maymuna, bir sirk palyaçosuna benziyordu. Çirkin ve çatlak sesiyle bir şeyler söylüyor, garip eğlendirici jestler yapıyordu.........

© tarihistan.org