Tarihten dersler ve bazı görüşlerim…
Cahitkilic54@gmail.com
Belki de bizim kuşağın en çok özlemini çektiği bir “insanî haslettir” adab-ı muaşeret!
Zira…
İzafiyet teorisini zafiyet teorisi olarak anlayan cehaletin hüküm sürdüğü bir devirde yaşamaya çalışıyoruz.
Ve ne yazık ki…
Bizim nesilden geçti ama en azından gençlerimize yazık oluyor…
Fikir adamlığından yoksun, şeref ve haysiyetini menfaat karşılığında satan okumuşlarla, ortaçağdan bir milim ilerleyememiş ve beyni örümcek ağı bağlamış yobazlar revaçta…
Artık bilgi değil; cehalet kutsanıyor…
Artık devir o hâle geldi ki; rağbet adres şaşırdı:
Haklıya, doğruya, namusluya, ahlâklıya, hak ve hukuk ve adalet talep edenlere değil…
Hırsıza, ahlâksıza, yalancıya, haram malı kendi malıymış gibi yandaşına saçan siyasetçiye, Harun gibi gelip Karun gibi servet sahibi olanlara, nepotizme, dindarlık adı altında vücut bulan ateizm ve deizme rağbet var…
Yazık oldu bize:
Haklının, hakkı yenilenin, demir ökçeler altında ezilenin sesi duyulmazken; sesini duyurmaya çırpınanların linç edilerek sesi boğulurken…
Ve ne kadar çok acıdır ve bir o kadar da gerçektir ki;
Topluma zerrece faydası olmayan; ezberlettirilen hurafeleri, sabah akşam fasılasız olarak şakıyan papağanların sedaları yükseliyor…
İşte bunun adı: “Kötücül gücün egemenliğidir”
Ulyanov Lenin’in ölümünden sonra, 1924’ten 1953 Mart ayına kadar Sovyetler Birliği’nin başında kalan ve tarihe geçen en zalim ve en gaddar bir despot olan Stalin’in, en çok güvendiği ve en sadık adamı, kendisi gibi bir Gürcü olan Lavrenti Beria idi…
Beria da ona, adeta bir “köpek sadakati” ile bağlıydı…
Hem Sovyet gizli sevisi KGB’nin başındaydı hem de İçişleri Bakanıydı… Sovyetler Birliği birinci başbakan........
© Tanyeri Haber
