Yeni Soğuk Savaş mı? ABD-ÇİN Küresel Ekonomik Rekabetinin Seyri
Uluslararası ilişkiler disiplininde güç mücadelesi, tarihsel olarak devletlerarasındaki ilişkilerin en belirleyici unsurlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Soğuk Savaş’ın ardından tek kutuplu bir dünya düzeni tesis eden Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 21. yüzyılın başlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişiyle çok kutupluluğun kapısını aralayan yeni bir küresel dengelenme sürecinin içerisine mecburen girmiştir. Bu minvalde, günümüz ABD-Çin ilişkileri, literatürde giderek daha fazla “Yeni Soğuk Savaş” olarak tanımlanmakta ve küresel siyasetin temel eksenini oluşturmaktadır. Yazıda ABD-Çin rekabetinin tarihsel gelişimini, güncel yansımalarını ve olası sonuçlarını değerlendirerek, bu ilişkinin gerçekten bir “Soğuk Savaş” niteliklerine sahip olup olmadığını analitik bir çerçevede tartışılması amaçlanmaktadır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD, ekonomik ve askeri gücüyle uluslararası sistemde tek kutupluluğu inşa etti. Ancak Çin’in 2000’li yıllardan itibaren artan ekonomik büyüme oranları, küresel üretim ağlarındaki belirleyici rolü ve teknolojik gelişmeleri, bu hegemonik konumun sorgulanmasına yol açtı. Çin’in GSYH’si, satın alma gücü paritesine göre 2014’te ABD’yi geçti ve ardından dijital altyapı, yapay zeka ve askeri teknoloji alanlarında küresel bir aktör olma yoluna girdi (IMF, 2022). Çin, uluslararası sistemde kuralları belirleyen değil, bu kuralları dönüştürmeye çalışan bir güç olarak tanımlanmaktadır (Ikenberry, 2018). Bu yönüyle mevcut yapıya entegre olmak yerine, yeni bir düzen inşa etme hedefi taşıdığı söylenebilmektedir.
ABD ile Çin arasındaki ekonomik ilişki, bir yandan karşılıklı bağımlılık (interdependence) doğururken, diğer yandan stratejik kırılganlık yaratmaktadır. ABD, Çin’i “haksız ticaret uygulamaları”, “fikri mülkiyet ihlalleri” ve “devlet destekli şirketçilik” gibi gerekçelerle eleştirmekte, Çin ise ABD’yi küresel ekonomi üzerinde baskı kurmakla suçlamaktadır. Trump döneminde başlayan........
© Tanyeri Haber
