Yurttaşlık: Varoluşsal süreç mi, kökenci kimlik mi? (1)
Diğer
12 Ağustos 2025
“Türklük” ve “Türkiyelilik” tartışmalarıyla ilgili tarihsel bir perspektiften bakarak felsefi ve kuramsal bir değerlendirme yapabilir miyiz? Bu sorunsal sadece Türkiye ile sınırlı değil; özellikle Avrupa merkezli medeniyet anlayışının yansımaları olan her coğrafyada aynı sorun yaşanıyor.
Ulus devletler ya da teokratik yapıya sahip devlet yapıları “kimlik” ve “aidiyet” kavramlarını kendi yurttaş tanımları üzerinden kurguluyorlar. Bu da genelde ontogenezi (varoluşsal süreç) üzerinden değil de filogenezi (soy, köken) üzerinden kurgulanıyor. Yani içinde yaşadıkları coğrafyanın çoğul kültürel yapısı değil çoğunluğun ırksal kökeni ve inancı üzerinden kurgulanan bir kimlik anlayışı var. Hâlbuki ontogenezi varoluşun gelişim süreçlerini besleyen her kültürel katmanı bir ırk ve köken üzerinden değil çoğul kültürel miras üzerinden değerlendiriyor. Milliyetçiliklerin kökeninde yatan bu etnosentrik eğilim insanlığı ayıran olumsuz bir etken olarak hala günümüz medeniyet anlayışını etkilemeye devam ediyor...
Siyaset bilimcilerin, sosyologların, antropologların ve toplum eleştirisi yapan entelektüellerin bu mesele üzerine pek fazla kuramsal tartışma üretmediği ortada- özellikle ontogenezi ve filogenezi kavramlarının toplumsal kimlik bağlamında kullanımı açısından. Kimlik ve aidiyetin kurgulanışı süreçlerinde Modern ulus-devletler genellikle “birlik” fikrini üretmek için kültürel çoğulluğu sadeleştiren, homojenleştirici bir kimlik inşa sürecine girerler. Bu süreçte, filogenezi temelli bir yaklaşım benimsenir. Yani ulusun nereden geldiği, atasal kökeni, ortak düşmanları, ortak kahramanları mitoslarla biçimlendirilir.
Bu, tarihsel olarak bir “ulus inşası” gereğidir. Fransız Devrimi’nden sonra ortaya çıkan milliyetçilik, yurttaşları ortak bir “köken hikâyesi” etrafında........
© T24
