menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Resimde müzik ve şiir

19 7
19.07.2025

Diğer

19 Temmuz 2025

Kompozisyon VIII Tablosu, Vassily Kandinsky, 1915

Doğaya uyum sağlayarak yaşama tutunmak doğayı anlamaktan geçerdi. Sanatın ilk evreleri böylesi bir tutunmanın ipuçlarını veriyor bize. Nesnelere şekil vermek, yüzeylere resimler yapmak doğayı tanımanın ve aynı zamanda doğa üzerine düşünmenin patikasını oluşturuyordu. Bu çaba kendi ritüelini de yaratacaktı; çünkü insan aklı bilmekle yetinmeyecek, kendi gücünün etkilerini de sınamaya kalkışacaktı. İşte sanatın ta başından bu güç talebi karşısında doğadan ve “güzellik”ten yana nasıl tavır alındığının izlerini sürmek ve ona anlam kazandırmaktır bütün mesele.

“Sanatçı bakımından, doğa ile diyalog sine qua non (Kaçınılmaz) durumunda sürer. Sanatçı insandır, doğanın temelinde, doğanın parçası olduğu için o da doğadır” diye yazıyor Paul Klee, Çağdaş Sanat Kuramı kitabında. Sanatçıyı bir mikrokozmos olarak doğanın içinde konumlandırması, sanatçının evren içinde her zaman bir içselleştirme ve kendinden çoğalma yetisi olarak rol alacağı kanaatinin işaretini veriyor. Gözlemleyerek, doğa gibi davranarak, kendi yaşam deneyimlerini pekiştirerek kendi varlığının ontolojik karşılığını bulmak... Bu düşünce elbette ki sanatçıyı doğanın hem bir parçası hem de kendisi olarak yaşamın içinde konumlandırırken bunun armonik bir bütünlük içinde olacağı da öngörülmüştür. Bu durum ise sanatçının tüm duyu organlarıyla uyanık kalmasını gerektirir.

Sözün yazıda gerçekliğin karşılığını bulmaya yetmediği ve sesin işaretlerle somutlaştırılamadığı süreçlerde resim yapmak insan için bir antropolojik varlık şeması oluşturmak gibiydi. Bu, bir hafıza arkeolojisinin alt yapısını hazırlama anlamına gelir. Petroglif ya da pigment özlü zoomorf ve antropomorf figürlerin soyutlanma biçimlerine baktığımızda yalınlığa meyil........

© T24