Bir masal ve bir psikoterapi öyküsü üzerinden Fatih Altaylı olayı
Diğer
27 Haziran 2025
Fatih Altaylı gözaltına alınıp ardından da tutuklandığında ülkemizin adalet sistemi karanlıktan sonu görünmeyen o merdivenlerde bir basamak daha aşağıya inmiş oldu. Bazen bu merdivenlerden daha büyük adımlarla üçer beşer indiği de oluyor. Öyle zamanlarda Adalet Bakanımız yargının bağımsız ve tarafsız olduğundan şüphe duymamıza hayret ve esef edermişçesine bir üslupla yaptığı esprili paylaşımlarının sayısını artırıyor. Bundan önce inilen basamak bana göre bir ay kadar önce oyuncular Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’na yalan tanıklık (yalancı tanıklık artık yalan tanıklık olmuş, belki teknik olarak daha doğru bir ifade ama ısınması zor) nedeniyle ceza verilmesiydi. Bu karar belki önem bakımından büyük davalardaki kararlarla boy ölçüşemezdi ve pratik bir sonucu da olmadı. Ama absürtlük bakımından dönemin kararları arasındaki müstesna yerini aldı.
Fatih Altaylı hakkındaki suçlamaların konuşmanın neresiyle ilgili olabileceğini kestirmekte zorlandım. Ancak zihnimi zorlayarak ve başka haberlere bakarak Altaylı’nın hangi sözlerinin nereye çekildiğini anlayabildim. Daha sonra, tutuklanabilsin diye olacak, fiili saldırıyla suçlandığını da görünce soluduğum havanın biraz daha ağırlaştığını hissettim. Okuduğum tüm haberlerde gözaltına alınmadan kısa bir süre önce bir Cumhurbaşkanı Başdanışmanı’nın “Altaylıııı! Suyun ısınmaya başladı!” şeklindeki X mesajından da söz ediliyordu. Bu tehditkâr dil ile ardından gelen tutuklanma doğal olarak çoğu kişi tarafından ilişkilendiriliyordu.
Bu haberler aklıma çok evvelden okuduğum bir psikoterapi öyküsünü getirdi. Konuya oradan devam edeceğim.
Bin dokuz yüz doksanların başlarında uzmanlık eğitimi alırken okumaya ihtiyaç duyduğumuz kitapları şimdiki gibi internetten kolayca bulmak ve çevrimiçi kütüphanelerden ya da ticari sitelerden edinmek mümkün değildi. Kitapları yurtdışından getirmekse hem zahmetli hem de pahalıydı. Öte yandan Türkçe kaynaklar son derece kısıtlıydı, okunabilecek az sayıda kitap vardı. Onlar da genel düzeyde kalan ve ayrıntılı bilgi edinmeye pek yaramayan kitaplardı. Ayrıca psikanaliz ve dinamik psikoterapi ile ilgili klinik pratiğe yönelik kaynaklar daha da seyrekti.
Bu ortamda en yaygın kitap edinme yöntemi, elindeki bond çantaya doldurduğu numune kitapları incelememiz için asistan odasına getirip beğendiklerimizi bir listeye yazan ve istediğimiz kitapların aslına hayli benzer fotokopilerini birkaç gün içinde hazırlayarak özgün baskının üçte biri fiyatına satan Şadi’ye sipariş vermekti. Şadi satabileceğini düşündüğü kitapları hazırlardı daha çok, bazen de bizler ‘şu kitabın fotokopisini hazırlarsan üç kişi beş kişi alacağız’ diye belirtirdik. Bu kitaplardan en severek okuduklarımdan birkaçı Michael Franz Basch’a aitti. Çok kolay ve keyifle okunan bu kitaplardan herhalde o dönemde konuyla ilgilenen tüm asistanlar yararlanmıştır. Basch’ın anlatım tarzı hep öykülemeye dayalı ilerlerdi, kuramsal yaklaşımı öne çıkarmayan, kişisel dil kullanan ve basit bir anlatımla yazan bir yazardı. O dönemlerde bizim çevrelerde hayli ilgi gören Heinz Kohut’un fikirlerini benimsemişti ama kuramsal yönelimini klinik uygulamasının arkasına yerleştirir, okurun gözüne sokmazdı. İşin doğrusu o yıllardan sonra Basch ile öyle uzun boylu ilgilenmemiştim. Alacağımı almış, şükranlarımı sunmuş ve bir bakıma unutmuştum. Ancak, girişte söylediğim gibi, Altaylı’nın gözaltına alınması ve ardından tutuklanması ondan okuduğum öykülerden birini aklıma getirdi. Öykü şöyleydi.
Basch bekleme odasına vardığında iri yarı ve korkutucu görünen bir genç adamla karşılaşır. Bay Povalante, eğitimli ve zeki olmasına karşın yalnızca ağır bedensel işlerde çalışabilmiş, başka iş bulamamıştır. Seans boyunca öfkeli küfürler eşliğinde işte karşılaştığı haksızlıklardan söz eder. En ufak fırsatta işine son veren amirlerden yakınır. Eğitimine devam etmek için para biriktirmek istemekle birlikte ustalık gerektirmeyen işlerde bile tutunamamakta, ikide bir işten çıkarılmaktadır.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon