menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyasetin kara borsası: Milletvekili transferleri

16 0
04.03.2025

Diğer

04 Mart 2025

AKP 8. Olağan Büyük Kongresi'nde milletvekilleri Ünal Karaman, Mehmet Selim Ensarioğlu ve Serap Yazıcı Özbudun partiye katılmıştı

Türkiye’de siyaset sahnesi, son günlerde yeniden vekil transferleriyle çalkalanıyor. Seçim öncesi bir partinin çatısı altında aday olup seçildikten sonra kısa süre içinde başka bir partiye geçen milletvekilleri, seçmenin iradesini ne kadar yansıtıyor? Transferler, siyasi ahlak çerçevesinde mi gerçekleşiyor, yoksa siyasi pazarlıkların bir aracı hâline mi geliyor?

Bu tartışma yeni değil. Geçmişte “Güneş Motel” olayı gibi örneklerle vekil transferleri, hükûmet değişikliklerine yol açtı, siyasi istikrarsızlıklara neden oldu. Bugün ise yasalar açısından hiçbir engel yok. Bir vekil, taban tabana zıt bir partiye dahi geçse, hukuken bir yaptırımla karşılaşmıyor. Peki, seçmenlerin oy verirken güven duyduğu sistem, bu tür hareketleri nereye kadar kaldırabilir? Vekil transferleri tamamen serbest mi olmalı, yoksa etik ve hukuk sınırları içinde belirli kurallara mı bağlanmalı?

Bu yazıda bu konu üzerine kalem oynatmak istiyorum.

Milletvekili transferleri konusu, anayasa hukukunun önemli tartışma konularından biri. Bu konuda lehe görüşler de var aleyhe görüşler de.

Ayrıntılarına girmeden özetleyecek olursak buna serbesti tanınması konundaki iki yaklaşımı şöyle özetleyebiliriz.

Parti değiştirme yasağını savunanlar genel olarak üç savı öne çıkarıyorlar. (1) Öncelikle; milletvekilleri, belirli bir partiye oy veren seçmenlerin desteğiyle seçildiği için, parti değiştirmenin seçmen iradesine aykırı olabileceğini ileri sürülüyor. (2) Buna ek olarak parti değiştirme, kişisel menfaatler doğrultusunda gerçekleştiğinde siyasi etik açısından sorgulanabilir hâle geleceğini hatırlatıp bu konuda bir yasağın, milletvekillerinin daha tutarlı hareket etmelerini sağlayacağını vurguluyorlar. (3) Öte yandan, sık sık değişen parlamenter çoğunlukların hükümetlerin istikrarsızlaşmasına neden olabileceği ve böylesi bir yasağın siyasi istikrarı koruma amacı taşıyabileceğine dikkat çekiyorlar.

Üç sav da gayet makul. Fakat bir de madalyonun diğer yüzü var. O yüzdeki argümanlar da hiç yabana atılır türden değil.

Parti değiştirme serbestisini savunanlara göre (1) milletvekilleri, yalnızca partilerine değil, aynı zamanda seçmenlerine ve vicdanlarına da sorumludur; parti değiştirme yasağı, vekilin hür iradesini kısıtlayabilir. (2) Keza, böylesi bir yasak, partilerin otoriterleşmesini ve vekiller üzerinde baskı kurmasını kolaylaştırabilir. Parti içinde demokrasi eksikse, milletvekilleri kendilerini ifade edemez. (3) Bunlardan başka; bu konuda bir yasak gelse bile milletvekillerinin bunu dolanabileceği (örneğin istifa etmeyip kendisini partiden attırabileceği, yahut diğer bir partiye dışarıdan destek vererek daha öngörülmez durumlar yaratacağı vb.) ileri sürülüyor. Bu noktalardan hareketle bir milletvekili, partisinin seçim sonrası politikalarını beğenmiyor veya parti ilkelerinin dışına çıkıldığını düşünüyorsa, seçmenini daha iyi temsil etmek için farklı bir partiye geçebilmelidir, diyorlar.

Bu tartışma bizde 1982 Anayasası’nın ilk döneminde çokça canlıydı. Zira Anayasa, parti değiştirme yasağı getiriyordu.

Anayasa’nın ilk taslak metninde........

© T24