Özürlü, sakat, engelli: Hangisi doğru?
Diğer
07 Eylül 2024
Engelli, sakat veya özürlü… Aynı olgu için birbirinin yerine geçen üç kavram.
Anayasa, bunlardan son ikisini kullanıyor. Bir yerde (md. 11) "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz." deniyor. Diğer bir yerde (md. 61) "Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır." deniyor.
Fakat bu konuları düzenleyen mevzuat (Engelliler Hakkında Kanun) "engelli" sözcüğünü yeğliyor.
Acaba hangisi kullanılmalı?
Özürlüden başlayalım. Özürlü, "özrü olan" demek. Özür, Arapça bir sözcüktür, "mazeret" veya "mazur" gibi sözcüklerle aynı kökten gelir. Sözcüğün "bağışlanma" anlamına uzanan bir arka planı var. Bağışlanmak istediğimizde "özür dilerim" deriz. "Kusura bakma" demeye de benzer bu. Ancak "özür dilerim" diyen kişi, "kusura bakma" diyene göre sanki fazla sorumluluk almak ister gibidir. "Kusura bakma" dediğimizde ise hem suçu hafifletiriz hem de karşı tarafa anlayış göstermesi için talepte bulunuruz.
Türkiye'de iktidarın terminolojisinde ikinci yaklaşım daha yaygın. "Özür dileriz" ifadesi nadiren duyulur, bunun yerine "kusura bakmayıversinler" ifadesi kullanılır. Örneğin, 2016 yılında sınır ihlali nedeniyle bir Rus uçağı düştüğünde Recep Tayyip Erdoğan'ın sözcüsü İbrahim Kalın, "Hayatını kaybeden Rus pilotun ailesine bir kez daha acılarını paylaştığını ve taziyelerimi sunmak istediğini; 'kusura bakmasınlar' diyorum, dediğini" aktarmıştı. Öyle ya, koskoca Cumhurbaşkanı bağışlanmayı dileyecek değildi...
Konuyu dağıtmayayım.
Özür, bir eksiklik, bir kusur, hatta bunlardan daha alt seviyede yer alan bir olgudur. İfade, doğal olarak ve (güya) mükemmel olana göre belirlenir ve içten içe bir hiyerarşi barındırır. Ayrıca, kişinin fiziksel özelliklerinden ötürü kimseden bağışlanmayı beklemeyeceği düşünüldüğünde, kavram açığa düşer.
Kavramın pejoratif, yani küçümseyici biçimlerinden bahsedeceksek ilk bakışta "sakat" da buna uyar. TDK, "Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal veya sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri çeken (kimse)" diye tanım veriyor ama sonra ekliyor: "Bozuk veya eksik; çürük".
Sakat sözcüğü sadece insanların fiziksel özellikleri için değil, onların üretimleri veya soyut şeyler için de niteleme olarak kullanırız. Örneğin "sakat bir iş" veya "bu sakat bir düşünce" dediğimizde nitelenen şeyin bozukluğundan dem vurmuş oluyoruz. Keza "sakata gelmek" dediğimizde "tuzağa, hileye düşürülmüş olmak"tan bahsederiz. Arapçadaki skt kökünün "düşmek" anlamı hesaba katıldığında bu kullanmalar daha anlamlı hâle gelir.
Böyle bakarsak "sakat", "özürlü" kavramından da........
© T24
visit website