menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

On başlıkta CHP’ye uygulanan ağır hukuksuzluk

21 13
12.09.2025

Diğer

12 Eylül 2025

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) dönük girişimi çok net biçimde ve daha ilk bakışta pek çok hukuk aykırılık barındırıyor.

Çok partili hayatımızı komaya sokacak türden bu müdahaledeki sorunlara dair her ayrıntıya girecek değilim ama on sorun başlığını bir solukta sayabilirim.

Öncelikle söz konusu uyuşmazlık için adli yargının görevli olmadığıyla söze başlamak gerek. Anayasa’nın 79’uncu maddesine göre:

“Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.”

Burada geçen “seçim” ifadesi partinin kendi içindeki seçimleri de kapsar. Anayasa hükmünde açıkça ifade edildiği üzere seçim yargısı, “seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzluklar” konusunda yetkili ve görevlidir.

Somut olayda Dernekler Kanunu, Medeni Kanun veya diğer herhangi bir kanun, ancak ve ancak Siyasi Partiler Kanunu’nda (SPK) hüküm olmayan hâllerde uygulama bulabilir.

Mevcut olayda Siyasi Partiler Kanunu’nda konuyla ilgili hüküm vardır. SPK’nın 21’inci maddesine göre:

“Seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içinde seçim sonuçlarına yapılacak itirazlar hakim tarafından aynı gün incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.”

Bu süreler kesindir. Bu süreler geçtikten sonra yapılabilecek yegane başvuru yolu “tam kanunsuzluk” (mutlak butlanın seçim hukukundaki adıdır) yoludur. Fakat Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bu kurumu kişilerin seçme ve seçilme yeterlikleri bağlamında kabul etmiştir. Seçimlerin iptali amacıyla tam kanunsuzluk başvurusu yapılamaz.

Bir YSK kararından aynen aktarıyorum:

“Kanun koyucu, seçim işlemleri nedeniyle seçimin iptali taleplerini olağanüstü itiraz yolu ile süresi içinde yazılı başvuru olması halinde incelenebileceğini düzenlenmiş, seçimin iptali taleplerinin tam kanunsuzluk yolu ile incelenmesine izin vermemiştir. 298 sayılı Kanunun 130. maddesinin son fıkrasından anlaşılacağı üzere; Yüksek Seçim Kurulunun itiraz veya olağanüstü itiraz süreleri geçtikten sonra; yalnızca adayın Türk olmadığına, yaşının kanunda gösterilenden küçük olduğuna, okur-yazar olmadığı veya seçilme yeterliğini kaybettiren bir mahkumiyeti bulunduğuna ilişkin iddialar üzerine inceleme yapıp karara bağlama görev ve yetkisi bulunmaktadır.” (YSK, K. 2019/4751, 31/05/2019).

Somut olayda Siyasi Partiler Kanunu uygulanır demiştik. Bu kanunda somut olayda verilen türden bir ihtiyati tedbir hükmüne olanak tanınmamaktadır.

Siyasi partilere kayyım atanması konusunda tek açık hüküm, 12 Eylül darbesinden sonra çıkarılan 2325 sayılı “Faaliyetleri Durdurulan Siyasi Parti, Dernek, Federasyon ve Konfederasyonlara Kayyım Tayini Hakkında Kanun”dur.

Darbe rejimi bittikten sonra bu kanun rafa kaldırılmıştır. Bugün “darbe rejimi” şeklen (!) yoktur. Olmamalıdır.

Keza kaydetmek gerekir ki kıyasla veya çapraz hükümlerle yetki........

© T24