Pembe giysili Afrikalı kadın
Diğer
15 Ağustos 2024
Adanın arka kısmında neredeyse hiç yerleşim yok. Ana liman, güney taraftaki korunaklı koyda gelişmiş yüzyıllar içinde. Önceden mütevazi bir balıkçı kasabasıyken son yıllarda turistik bir belde haline gelmiş. Ana limandan sahil şeridi boyunca iki yana doğru uzanan yol üzerinde de seyrek yerleşimler var. İç kısımdaki küçük birkaç köyü saymazsanız kuzeye doğru ıssızlaşıyor ada. Kuzey taraf aniden yükselen yalçın kayalardan oluşuyor. Kaya tırmanışı meraklıları dışında da pek ziyaretçisi olmuyor bu tarafın.
Liman bu akşam çok hareketli. Lokantalar dolup taşıyor, dondurmacıların kapısında daha şimdiden kuyruklar oluşmuş. Ivır zıvır hediyelik eşya satan dükkân sahipleri yılın kalan kısmında iş yapamayacakları için şu günlerin hasılatıyla bayram ediyorlar. Meydana uzanan ana caddeyi kesen sokağın köşesinde oturmuş, bu kalabalıktan kendisi de bir şeyler kazanabilir mi acaba diye etrafa bakınıp duruyor pembe giysili kadın. Pembe penye taytı, üzerine tunik gibi giydiği pembe uzun tişörtte kocaman Mickey Mouse resmi ve hava kararalı çok zaman olmasına rağmen çıkarmadığı lacivert hasır şapkasıyla küçük bir taburenin üzerine tünemiş Afrikalı bir kadın. Yanındaki duvara dayadığı kartonda değişik şekillerde saçlarını ördüğü insanların fotoğrafları var.
Adam, adaya karısı ve küçük kızıyla gelmişti. “Yemeği biraz geç yeriz, sizi meydanda bulurum” demişti eşine. Kiraladığı motosikleti kuzeyde tepeye yakın bir yere bırakmış, ekipmanıyla gecenin en karanlık olduğu bir noktayı saptayıp oraya yerleşmişti. Makinesini hazırlıyordu. Çoktandır Samanyolu ve Dünya’nın dönüşünü kaydettiği fotoğraf ve video çekimleri yapıyordu. Hobi olarak başlamıştı ama son bir yıldır felsefi metinlerle birleştirdiği bir fotoğraf kitabı hazırlıyordu. Karekodlarla da videolarını kitabın içine yerleştirecekti. Evrenin sonsuzluğunu, dünyamızın evrenin içinde ne denli küçük bir partikül ve dünyanın dönüp durmasının ne denli muazzam olduğunu kayda alıyordu. Ve bütün bunların dünya ülkelerinde yaşanan açlık, yoksulluk, savaşlar ve acı çeken insanlarla, hayvanlarla ne büyük bir tezat teşkil ettiğini anlatmaya çalışıyordu.
Anne ve küçük kız çocuğu mutluydu. Sokaklar canlı, hareketli, insana mutluluk veren bir tatil beldesinin atmosferindeydi tam olarak. Bir kolye, bir buzdolabı magneti, içine zeytinyağı koyup ekmek banacakları bir seramik tabak ve babalarına hediye etmek üzere bir bileklik almışlardı. Adam gelene kadar daha dolaşacakları sokaklar, girip çıkacakları pek çok dükkân vardı. Kadın, eşinin hobiden hayatının en önemli projesine dönüşen tutkusunu önemsiyordu. Gece yarısı dağlara tırmanıp fotoğraflar çekmesi, kamerasını kurup dünyanın dönüşünü kaydetmesi başlangıçta biraz tuhaf gelse de zamanla alışmış, bu yaptıkları eşini mutlu ettiği için de desteklemişti. Birazdan gelir, beraber yemek yer, beraber dolaşırlardı sokakları. Mutlu aşk diye bir şey tabii ki vardı, şair tam tersini yazmış olsa da.
Pembe tişörtünün üzerinde Mickey Mouse resmi olan kadın, annesiyle dolaşan 8-9 yaşlarındaki çocuğu fark etmişti. Belki iki üç kere tezgahını kurduğu yerin önünden geçmişlerdi. Çocuk her seferinde duvara dayadığı kartondaki saç modellerine takılmış, köşeyi dönene kadar gözünü ayırmamıştı türlü şekillerde örülmüş saç şekillerinden. Gözleri uzaklara daldı Mickey Mouse tişörtlü kadının. Yanına gelen Afrikalı genç hayatı boyunca beynini acıtacak düşüncelerden bir anlığına uzaklaştırdı. Beraber yola çıktıkları kafiledekilerden biriydi, Burkino Fasso’da kalan en büyük ablasının oğlu. Onun da elinde demet demet sallanan saatler, kolyeler, bileklikler vardı.
Adam bulunduğu noktaya güneydeki limanın ışıltısının ulaşmamasından ve o gece ay olmamasından mutluydu. Oturduğu kayaya dokundu, sonra kayayı sevecen bir şekilde okşadı. Bu noktaya değmiş olabilecek ince kürdan gibi kuş ayaklarını düşündü. Samanyolu yukardan aşağıya inen bir helezon gibi yansıyacaktı fotoğrafına. Pozlamayı yaptı, enstantaneyi ayarladı. Bu fotoğrafları çekmeye, dünyanın dönüşünü kaydetmeye başladığından beri daha fazla içine dönmüş, dünyadaki adaletsizliğin üzerine daha fazla kafa yorar olmuştu. Bir gezegende hep birlikte yaşayan canlılardı, ama çoğu acı, sıkıntı çekiyor, az bir kısmı mutlu mesut yaşıyordu. Bir baykuş öttü. Bir merakı da baykuş fotoğraflarıydı. Giderek, o güne dek yaşadığı hayatından uzağa düşüyordu.
Pembe penyeden tayt ve pembe üzerine Mickey Mouse resmi basılmış tişört giymiş olan kadın, geçen hafta, bu adaya geldiğinden beri ilk kez 50 mil ötedeki anakaraya gitmek için feribota binmişti. Denizden korkuyordu, hem de çok korkuyordu. Korkmanın ötesinde açık deniz yüreğini burkuyor, teknenin........
© T24
visit website