Mucize eseri hediye edilmiş ikinci hayatıma başlarken: Sıradan bir güne uyanırsın…
Diğer
20 Mart 2025
Dagu nekahet nöbetinde…
Bir çift kehribar gözle bakışıyoruz. Aklımda ‘Arizona Dream’ filminden bir şarkının sözleri: “The Fish doesn’t think / Because the fish knows / Everything | Balık düşünmez, Çünkü balık her şeyi bilir…”
Bana bakan bir çift kehribar göz de her şeyi biliyor. O bir balık değil bir köpek ve o da her şeyi biliyor.
Geçen hafta sonu İstanbul Tabip Odası bana ve İstanbul Tıp Fakültesi’nden sınıf arkadaşlarıma 40. yıl plaketi verdi, 40 yıllık hekimliğimizi onurlandırmak üzere. Kolay değildi ve hâlâ da kolay değil bu ülkede hekimlik yapmak. Sürekli kuralların değiştiği, sağlıkla ilgili meselelerin sistem üzerinden değil hekimler üzerinden konuşulduğu ve her fırsatta yönetenlerin hekimleri arenaya fırlattığı bir hercümerç. Onun için TTB bu yıl 14 Mart Tıp Haftası’nın sloganını “Başka Bir Sağlık Sistemi ve Hekimlik Ortamı Mümkün!” olarak belirledi. Ama bu yazının konusu o değil. Geçirdiğim kalp ameliyatı öncesi, sırası ve sonrasında yaşadıklarım ve bu süreçte bilinç akışı şeklinde aklımdan geçenler. Yıllarca hekim olarak bu tarafında olduğum masanın birden öbür tarafında kendimi bulmanın hissettirdikleri…
Ölümle çok küçük yaşlarımda tanıştım. Evimizden peş peşe ölümlerin çıktığı yıllar. Sonrasında mesleğim gereği çok sayıda ölmekte olan, son anda kurtarabildiğim, kurtaramadığım, yaşamlarını bir süre uzatıp kaybettiğim hastalarım oldu. Tüm bu süreç ölümle beni yakınlaştırdı. Jules Michelet, çevirisi yakında yayımlanacak kitabı Deniz’de, ölümü hayatın kız kardeşi olarak tanımlar, Ringa balıklarının yaşam ve ölümlerinden söz ederken. Ölüm hayatımızın uzantısıdır. Ringa balıkları için de, bir eklem bacaklı böcek için de, biz insanlar için de. Büyük bir devridaimin içinde hemhâl olmanın bir durağı.
Ölümü böyle algıladım ve neredeyse yaşamım boyunca ölümden korkmadım. Kutsal kitaplarda anlatılan biçimiyle bir ölüm sonrası olduğuna da hiç inanmadım. Sonsuz haz ya da sonsuz ızdıraba mahkûm bir ahiret; bu koca evrenin çok daha karmaşık olduğunu ve canlılara ve hatta cansızlara çok daha fazla şeyler vadettiğini düşünüyorum. Ölüm sırası ve sonrasını nasıl tahayyül ettiğimi Aydın (Engin) Abi’nin ölümünden sonra yazdığım bir öyküde anlatmıştım.
40 yıllık bir hekimin bile
son ana kadar fark etmediği bir hikâye
Tüm bunlar geçirdiğim ameliyatın bana çağrıştırdıkları. Biraz tersinden Kırmızı Pazartesi gibi bir durum oldu. Kırmızı Pazartesi romanında Marquez adım adım ilerleyen her aşamada önlenebilecekken önlenemeyen bir cinayeti anlatır. Benim hikâyemse 40 yıllık bir hekimin bile son ana kadar fark etmediği ama o son ana gelindiğinde de her şeyin olması gerektiği gibi yürüdüğü bir hikâye.
Benim hastalığımın adı koroner arter hastalığı. Koroner arterler kalbimizi çevreleyen ve beslenmesini sağlayan yaklaşık 1-1,5 milimetre kalınlığında damarlar. Bu damarların tıkanması kalp kasının beslenmesini bozuyor ve enfarktüs dediğimiz kalp kasında geri dönüşsüz hasara yol açabiliyor. Tıkanan damara bağlı olarak ani ölüme de neden olabiliyor. Bu damarlar neden tıkanır derseniz, başta sigara, aşırı alkol tüketimi, diyabet, kolesterolün yüksek olması, stres, genetik faktörler, obezite gibi nedenler sayılabilir.
Son zamanlarda basında da çok tartışıldığı için söylemem gerek, Covid-19 için yapılan aşıların koroner arter hastalığı ile bir ilgisi yok. Tam tersine, Covid-19 enfeksiyonunun ağır seyretmesi hâlinde oluşabilecek kardiyovasküler sorunlardan koruması nedeniyle olumlu etkisinden söz edilebilir. Komplo teorilerine iman edenlere anlatamadığımız mesele şudur. Bir milyar insana herhangi bir şey enjekte etmeden yalnızca bir iğne sokup çıkartsanız bile bazı komplikasyonlar........
© T24
