Kırmızı, Mavi ve Mor
Diğer
15 Nisan 2025
Sanki her şey o kırmızı ayakkabıyla başladı. İkinci el satan dükkânın vitrininde köşede alçak bir taburenin üstünde duruyordu. Gördüğüm an bu benim olmalı demiştim. Demiştim demesine d, benim öğrenci bütçemi çok aşıyordu. O dükkâna defalarca gittim. Sonunda yarı fiyatına verdi çok dövmeli, kulakları küpeli abi. Ya artık satılmasından umudu kestiğinden (benim ayaklarım biraz büyüktür), ya bu kadar ısrarla peşine düşmemden etkilendiğinden. Sonunda uçları yuvarlak, ayak üstünden çift atkılı bağlanan ayakkabıya sahip olmuştum.
Tabii ki ertesi gün okula giderken giydim. Beyazıt’ta tramvaydan inmiş, merdivenlerden İstanbul Üniversitesi’ne doğru gidiyordum. Neşeli bir ses arkamdan bağırdı. “Hey Kırmızı, az bekle”. Okulun daha ilk ayıydı, daha arkadaşlıklar yeni yeni filizlenecekti. Bu çocuğu da tanımıyordum. Sınıfta gördüğümü hatırlıyordum ama tanışmamıştık. Belki başkası olsa bozulur, taciz ediyor diye düşünürdü. Ben hiç öyle almadım. Hem kırmızı ayakkabılarımı çok sevdiğimde hem de arkadan bağıran ses neşe dolu olduğundan.
Yanıma geldiğinde “Merhaba Mavi” dedim. Kot pantolon üzerine beyaz bir gömlek giymiş, üzerine de cart mavi, tek renk bir kravat takmıştı. Okul sonuna, belki hayatımızın sonuna kadar devam edecek en iyi arkadaşımı bulmuştum. O günden sonra o bana Kırmızı, ben ona Mavi diye hitap ettik. Hiç kullanmadığımız birbirimizin adını bile, sınıftaki yoklama sırasında öğrendik.
O da ben de çok konuşkandık. Her şeye, ama her şeye dair konuşur, bir söylersek on gülerdik. Tek konuşmadığımız konu politikaydı. Kesinlikle ve ağır apolitik tiplerdik. Ülkeden ve politikacılardan umudunu kesmiş genç insanlardık. İlk oy verme hakkımız olan seçimde gırgır olsun diye adı hiç duyulmamış bir partiye oy vermiş, sonra da sandıklar açıldığında gidip o partiye tek oy çıkmasıyla eğlenmiştik.
Tabii ne kadar konuşmasak da bizimki gibi bir ülkede laf bazen geliyordu o mevzulara da. İkimizin de fikir birliği içinde olduğumuz konu, bizim ülke politikacılarının büyük çoğunluğunun çıkarcı, riyakar, kendinden başkasını düşünmeyen tipler olduğuydu. Biz dalgamıza bakacak hayatın tadını çıkartacaktık. İki kişiden oluşan renkler çetesini genişletmeye karar vermiştik ama zor işti. Önce bizim gibi her şeyi ti’ye alan birilerini bulacaktık, hem de belli bir rengin insanı olacaktı. O ilk tanıştığımız günden beri ben mutlaka kırmızı bir giysi ya da aksesuarla, mavi de mavi mavi masmavi şarkısına uyacak bir şekilde geliyordu okula. Zaten üzerinde hiç mavi olmasa bile gözleri yeterdi.
Aradığımız arkadaşı sonunda bulduk, ama bulduğumuz arkadaş hiç bize benzemeyen biriydi. Şimdi belki o dersin hocası da okur yazdıklarımı ayıp olmasın, …. hukuku dersindeydik. Hoca da nasıl ağdalı, nasıl sıkıcı bir ders veriyor anlatamam. Bir yandan maviyle kaynatıyoruz bir yandan renkler çetesine dahil edebileceğimiz birilerini araştırıyoruz. Bir anda maviye dönüp dedim ki “Çeteyi üçledik galiba, iki sıra aşağıya baksana, mor.”
Mor, mor renkli deri bir kapağın içine yerleştirdiği kitabı okuyordu kendinden geçmiş halde. Daha doğrusu biz öyle zannediyorduk.........
© T24
