İbrahim Bey, o cümleleri Kavala’laları, Demirtaş’ları, Atalay’ları ve daha nicelerini düşünmeden mi yazdınız?
Diğer
13 Ocak 2025
T24’te Sibel Yükler’in Milli İstihbarat Başkanı İbrahim Kalın’ın yeni kitabı “İslam, Aydınlanma ve Gelecek” le ilgili yazdığı haber-incelemeyi görünce merakla okudum. İbrahim Bey benim öteden beri Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında en fazla içerlediğim insanlardan biri. Bu kadar yolsuzluğun, haksızlık, hukuksuzluğun olduğu bir ortamda bula bula saz çalan, halk müziği söyleyen, entelektüel İbrahim Kalın’ı mı buldun diyeceksiniz. Haklı bir soru. Aslında benim içerleme nedenim de, İbrahim Bey’in tam bu özellikleri.
Bu arada bir parantez açıp şunu ilave etmeliyim. İbrahim Bey’i bir entelektüel olarak tanımladım, ancak bir şerh koyup öyle devam edeceğim. Konuşmalarına, yazdıklarına ve buralarda verdiği referanslara bakarsanız, geniş bir bilgi birikimine sahip olduğunu görürsünüz. Ancak benim için gerçek entelektüel iktidarın içinde uzun süre ve mütemadiyen yer almak istemez. Çünkü dünya tarihi ve tabii ki bizim tarihimiz de göstermiştir ki, uzun süre iktidarda kalanlar, muktedir kirlenmesine maruz kalırlar. Kendilerini dev aynasında görüp, kendilerinden başkasına iktidarı yakıştıramazlar. Toplumun meselelerini yalnız ve yalnızca kendilerinin çözebileceğine iman edilmesini beklerler. Eleştiriye, sorgulanmaya tahammül edemezler ve giderek bunu yapanlara da bedel ödetmeye başlarlar. Gerçek entelektüelin varlık sebebi ise sormak, sorgulamak, eleştirmektir. Bu yapısıyla entelektüel, iktidardan çok muhalefete yakın olur. Bu söylediklerimle entelektüeller iktidardan uzak dursun, demek istemiyorum, amma velakin İbrahim Bey’i tenzih ederek, bir entelektüelden de Joseph Fouche çıkamayacağının notunu tarihe düşmek lazım.
Benim İbrahim Bey’e içerleme nedenim, kendisinin bir tarihçi, bir sosyal bilimci olarak dağarcığında birikmiş bunca geniş bilgi birikimiyle karşı çıkmasını, yüksek sesle itiraz etmesini beklediğim yerlerde sessiz kalması. Nerden biliyorsun sessiz kaldığını derseniz, görünen köyün kılavuz istemediğini söylerim ben de size. Eğer itirazları olduysa bile bir işe yaramadığını görmekteyiz. O zaman da -Milli İstihbarat Teşkilatı gibi devletin çok önemli bir kurumunu yöneten biri için fazla naif davrandığımı düşünebilirsiniz- o pozisyonda kalmamalıydı. Türk medyasının büyük bölümü hâlâ borcu ödenmemiş kredilerle iktidarın kontrolüne geçti, Devlet İhale Kanunu yüzlerce defa değiştirilerek yolsuzlukların yolu açıldı, iktidardakilerin aile bireylerince kurulan vakıflar aracılığıyla korkunç meblağlarda servet aktarımları gerçekleşti ve daha sayılabilecek pek çok şey…
Gelelim İbrahim Bey’in kitabına. Bir eser üzerine laf söylenecekse öncelikle o eseri okumuş olmak gerekir diye düşünürüm. Wikipedia’dan, Ekşi Sözlük’ten, şimdilerde Chat GPT’den edinilen derme çatma bilgilerle ellere talkım vermeye öteden beri karşı olmuşumdur. Hemen gidip İbrahim Bey’in kitabını aldım ve okumaya başladım. Daha ilk sayfalarda bugüne kadar yazdıklarından hiçbir şeyi okumamış olmaktan üzüntü duydum ve ilgiyle okuduğumu da ifade etmeliyim. Okuma mesaimin neredeyse tamamını edebiyat, deniz ve beyin cerrahisi kapladığı için bu tip eserlere pek vakit ayıramıyorum. Kuşkusuz karşı mahalledekilerin yazıp ettiklerine vakit ayırmaktan imtina ettiğimin özeleştirisini de eklemeliyim. Öte yandan yıllardır Beyoğlu’nda yaşayan biri olarak sözünü ettiğim karşı mahallenin kitaplarına ağırlık veren İnsan Kitap’a uğrar zaman zaman kitap alırım. Kitapçıları yaşatmayı vazife bilenlerden biriyim. Cadde üzerindeki Robinson Kitabevi’nin kapanması beni derinden üzmüştü. İnsan........
© T24
