menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Batı’da teknoloji yükselirken, bilim düşüşte: Bu fırsattan kimler yararlanacak?

13 11
16.03.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

16 Mart 2025

Tarih boyunca bilim ve teknoloji bir sarmal şeklinde birbirini besleyerek gelişmişti. Mıknatıs, elektrik, aşı ve antibiyotik gibi bilimsel keşif ve icatlar teknolojik ürün ve hizmetlere dönüştü. Yeni teknolojiler de bilimsel projelerin daha hızlı ve başarılı bir şekilde yapılmasına imkân sağladı. Böylece, teknolojik aletlerle uzayda ve okyanusların derinliklerinde bilimsel araştırmalar yapılabildi.

20. yüzyılda, pek çok ülkede Nobel Ödülleri ile patentler el ele ilerledi. 21. yüzyılda Batı’da teknoloji olağanüstü bir şekilde yükselirken, temel bilimlere ilgi ve desteğin azaldığını görüyoruz. Devletler ve şirketler, kısa sürede ekonomik sonuç veren projelere odaklanıyor.

Science dergisi, Avrupa’da temel bilim için ayrılan kaynakların azaltıldığına işaret ediyor. Donald Trump’ın yeni döneminde, ABD’nin de bilimsel projelerin kaynaklarını keseceği anlaşılıyor. Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in “Profesörler düşmandır.” cümlesi ve Elon Musk’ın harcamaları kesmek için kullanacağı “testere” resmi tamamlıyor.

Batı’da bu kesintiler tartışılırken, Çin temel bilimlere yaptığı yatırımları artırmaya devam ediyor. Batı’nın göçmenlere karşı sertleşen tavırları, tersine beyin göçü için çaba gösteren Çin’in işine yarayacak gibi görünüyor.

Bu yazıda, Batı’da teknoloji yükselirken bilimin düşüşe geçişinin, Doğu için önemini tartışacağım. Bu çerçevede, Türkiye’nin bu gelişmeyi bir fırsata dönüştürebilmesi için atması gereken stratejik adımlardan bahsedeceğim.

Tarih boyunca bilim insanları tarafından tesadüfen yapılan keşif ve icatlar (serendipity) çok önemli gelişmelere neden olmuştur. Örnek olarak, Alexander Fleming’in laboratuvardaki besi yerlerini boyayarak resim yapmak amacıyla renkli mikropları ararken, penisilini keşfedişini verebiliriz. Wilhelm Röntgen de floresan konusunu incelerken, X-ışınlarını keşfetmişti. Mikrodalga ve grafen gibi Nobel Ödüllü pek çok buluş da beklenmedik bir şekilde ortaya çıkmıştı.

Patentler, ilk olarak 15. yüzyılda İtalya’da verilmişti. Akabinde diğer Avrupa ülkelerinde de bu uygulama yaygınlaştı. Osmanlı’da da 19. yüzyılda İhtira Beratı kanunu çıktı.

Günümüzde patent, dünyanın en değerli belgesi haline gelmiş bulunuyor. Artık bir patent ile milyar dolarlar kazanmak mümkün. Bu nedenle, Apple ile Samsung gibi pek çok şirketlerin arasında patent savaşları yaşanıyor.

İş dünyasında önceliğinin teknoloji ve patent olması çok doğal. Dev teknoloji şirketlerinin, yapay zekâ ve robotik gibi konulara yatırım yapmasına şaşırmamak gerekiyor. Sanayinin üniversitelerde, patent alınabilecek projelere destek vermesi, yetenekli akademisyenlerin ve öğrencilerin bu alanlarda yoğunlaşmasına neden oluyor. Ancak bu sırada, temel bilimler göz ardı ediliyor.

Çığır açan teknolojik gelişmelere neden olan pek çok keşif, sanayiyle bağlantılı olmayan projelerden kaynaklanmıştı. Teknoloji odaklı araştırmalar nedeniyle artık, bu tür önemli buluşlar için uygun ortamın olmayacağı düşünülüyor.

Batı’da temel bilimler için kaynakların azalması durumunda, beyin, genom, doğa ve uzay gibi pek çok konunun önemi azalabilir. Depremler, iklim değişikliği ve virüsler gibi yaşamsal sorunlarla ilgili çalışmalara ayrılacak kaynaklar kesilebilir.

Batıda bu gelişmeler olurken, Doğu’da temel bilim çalışmalarına ilgi devam ediyor. Çin bu konuya daha fazla kaynak ayırıyor. Hindistan’da da hareketlenme var.

Çin’in son dönemde, özellikle imovasyon stratejisiyle yükselişe geçerek patent başvurularında ilk sıralara yerleştiğinden daha öne bahsetmiştim. Özellikle de kısa sürede yaptığı yayın ve patent başvuruları ile göz dolduran Shenzhen Enstitüsünü örnek göstermiştim.

Temel bilimlere önem vermesine rağmen Çin’in hala çok az sayıda (8) Nobel Ödülü var. ABD, Almanya ve Japonya gibi, hem Nobel Ödülleri hem de patentleriyle ilk sıralarda olan ülkelerle, temel bilimlerde güçlü olmadan rekabet etmenin zor olacağını gören Çin, son yıllarda bu alan için ayırdığı kaynakları sürekli artırıyor.

Çin’in temel bilimler bütçesi, şimdilik ABD’nin temel bilim bütçesinin dolar olarak dörtte biri kadar. Ancak, Çin’in yerel satın alma paritesi göz önüne alınınca, ABD’nin rakamına doğru ilerlediği hesaplanıyor. Bilim ve teknolojideki başarılar, Çin’in Orta Gelir Tuzağından kurtulmasını sağlayacak........

© T24