Modern dünyada kadim bir yürüyüş: “Ritüellerin Şifreleri”
Diğer
06 Ocak 2025
“Sihir, kalbin eşlik ettiği eylemdir” diyor yazar Meltem Reyhan ve bizi çocukluğunun Cuma salasından önce helva kavrularak yapılan Acele Bacı dualarından alıp bambaşka dünyalara götürüyor. Reyhan, henüz çocukken şahit olduğu, neden yaptığımızı bilmediğimiz ama bilmediğimiz halde tekrar ettiğimiz ritüellerin izini sürerken; geçmişin kadim öğretileriyle günümüzü harmanlayarak bizi insan olmanın en eski ‘büyüsü’yle buluşturan Ritüellerin Şifreleri kitabı ortaya çıkmış. Daha önce “Rüya Günlüğü”, “Niyet Defteri” ve “Sırlar Bohçası”nın da aralarında bulunduğu on kitaba imza atan Meltem Reyhan’ın beş yıllık çalışmasının ürünü olan Ritüellerin Şifreleri, Müptela Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu.
Duygu Bay’ın da editör olarak katkı sunduğu 608 sayfalık kitapta; ateşin, suyun, toprağın ve havanın ritüellerdeki gizeminden, tarihsel yolculukla şekillenen cadılık, şamanlık, kâhinlik gibi kadim oyunculara; doğum, düğün, yas gibi hayatın dönüm noktalarından dans, müzik, semboller ve takvim kavramlarına kadar uzanan geniş bir yelpaze var. Her bölümde, “Biz böyle gördük, böyle öğrendik” diye aktarılan uygulamaların altında yatan tarihsel, antropolojik bilgi ve kimi zaman mitolojik hikâyelerle karşılaşıyorsunuz. Yazar, bir yandan çocukluğunda büyü olarak tanımladığı deneyimlerini paylaşırken, diğer yandan okumalarını, araştırmalarını ve aldığı antropoloji eğitiminin birikimini de bu deneyimlerle harmanlamış.
“Ritüeller zor zamanlarda elimizden tutar” fikrinden yola çıkarak yazılan kitap, günlük hayatımızdaki basit alışkanlıklardan en kadim geleneklere pek çok ritüelin “neden”ini ve “nasıl”ını anlatıyor. Bizler değişen çağın hızına rağmen, insan olma hâlimizin değişmezliğini hatırlıyoruz.
Aşağıda ilginize sunduğumuz söyleşide, ritüellerin geçmişten bugüne değişen, dönüşen yapısını; Reyhan’ın “dijital tapınak” olarak tanımladığı sosyal medyanın ritüelleri nasıl şekillendirdiğini; kolektif hafızanın ritüellerle nasıl beslendiğini ve modern dünyada bu bağları ne ölçüde koruyabildiğimizi konuşmaya çalıştık. Ha bir de, yeni yılda 12 adet üzümü kimler yiyordu? O zaman buyurun:
-Ritüellerin Şifreleri’ni beş yıl gibi sürede tamamladınız. Bu süre zarfında kendi hayatınızdaki hangi ritüelleri sorguladınız ya da yeniden keşfettiniz?
Yıllardır farkında bile olmadan yaptığım birçok ritüelimi keşfettim. Özellikle, yeni bir dönemin başlangıcında gerçekleştirdiğim alışkanlıkların hayatımdaki yerini ve önemini çok daha iyi anladım. Örneğin; yılbaşı, doğum günüm veya yeni bir işe başlamadan önce evi temizleyip dolaplarımı ve çekmecelerimi düzenler, ardından tuzlu suyla banyo yaparım. Zor geçen bir dönemin ardından tatlı pişirmek de benim için anlamlı bir ritüel. Bu verdiğim örnekler kişisel ritüellerim arasında yer alırken, kültürel ritüellerin bu süreçte benim için çok daha derin bir anlam kazandığını ekleyebilirim.
-Ritüelleri “insanlık anayasası” olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanım, ritüellerin değişmez doğasını mı yoksa zamanla dönüşen yapısını mı daha çok vurguluyor?
Ritüellerin, biçimleri ve hikayeleri değişse de içeriklerinin aynı kaldığını ve hatta sadece zamandan değil, mekândan da bağımsız olduğunu keşfettiğim için bu tanımı yaptım. Genellikle bir coğrafyada toplumsal yapı ya da dini inanışlar değişse bile insanlar, ritüellerine yeni bir form vererek onları uygulamaya ve özde korumaya devam etmişler. Örneğin, eski zamanlarda çok önemli olan Ay ve Güneş tutulmaları, geçmişteki anlamlarından farklı bir forma bürünmesine rağmen, günümüzde hala tüm dünyada büyük ilgi görüyor ve ritüellerin konusu olmayı sürdürüyor.
-Ritüeller ihtiyaç mı, yoksa insanın bilinmezlikle baş etme yöntemi mi?
Her ikisi de diyebiliriz. Özellikle hayatın bir gün bir yerde biteceği ve genel olarak akışın insanın elinde olmadığını bilmenin getirdiği tedirginliği, değişimin yarattığı endişeyi gidermek ve geleceği tasarlamak için ritüel bir araçtır. Bu duruma bir örnek olarak, düğün oldukça pozitif bir etkinliktir. İki insanın hayatını birleştirmesine bunca ritüelin eşlik etmesini anlamamız için o topluluğun kaygısını da anlamalıyız. Farklı ailelerde yetişmiş iki insanın o güne kadar alıştıkları düzenden koparılmaları ve kurdukları yeni ailenin topluma uyumlanmasının yanında yeni kimliklerini de benimsemeleri gereklidir. Yeni ailede oluşabilecek bir aksama toplumda huzursuzluk yaratır. Geçimlerinin nasıl olacağı ise başka bir belirsizlik nedenidir. Bunun inşa edilmesi ve sağlıklı bir şekilde görevlerinin tanımlanması bir anlamda bu ritüeller aracılığıyla yerine getirilir. Bu yüzden de her ayrışma ve birleşme ritüele ihtiyacı gündeme getirir. Benzer bir senaryoyu mezuniyet törenlerinde de görürüz. Bir dönemin sonuna gelinmiştir ve birey bu eşikten bir tören aracılığıyla diplomasının kırmızı kurdele bağlanmış ve rulo haline getirilmiş sembolüyle ve taktir edilerek geçirilir. Bu sürecin sonrası yeni bir başlangıçtır ve bu süreç belirsizliği de beraberinde getirir.
-Zaman algısı ritüellerle mi şekillenir, yoksa ritüeller zaman algısını mı şekillendirir? Özellikle doğum, ölüm ve geçiş gibi eşik anlarında ritüellerin zaman kavramıyla nasıl bir bağı var?
Benim düşünceme göre, ritüeller zaman algısını şekillendirir. Zamanı doğrusal bir çizgide değerlendirmemizi kolaylaştıran takvimler, ritüelin başlama ve bitiş aralıklarını belirlememize yardımcı olurlar. Öte yandan, ritüelin asıl işlevi duygu ve düşüncelerimizi hizalamak, geçmişle olan bağı kesmek ve geleceği yeniden inşa etmek üzerine kuruludur. Ritüeller, zihinsel olarak bir değişime adapte olmamızı sağlamak için gerekli zamanı belirlememize olanak tanır. Bu şekilde, ritüeller hem bireyin hem de topluluğun zamanla olan ilişkisini yeniden tanımlar ve bu ilişkide bir denge oluşturur.
-Ritüellerin asıl işlevinin “değişim eşiklerinden geçişi kolaylaştırmak” olduğunu belirtiyorsunuz. Modern dünyada bu eşiklerin daha sık ve hızlı değiştiği düşünüldüğünde, ritüellerin bu tempoya ayak uydurabilmesi mümkün mü?
Modern dünyanın hızına tamamen yetişmenin pek de mümkün olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle de pek çok insan ruhsal bir bunalım içerisinde yaşıyor. Bununla birlikte, bu hızlı değişim sürecine adapte olabilmek için dijital platformlarda verilen tavsiyelerin giderek daha fazla ilgi gördüğünü gözlemliyorum. Bu tavsiyelerin çoğu, neyi, ne şekilde ve ne zaman yapmamız gerektiğiyle ilgili. Her ne kadar hepsine ritüel diyemesek de ritüelleştirme tekniklerinin öne çıktığını söyleyebilirim. Örneğin, farklı kültürlere ait olan bebeğin cinsiyetinin ilan edildiği partiler, döngü bayramları, astrolojik olaylar gibi pek çok alanda insanlar, başkalarının yaptıklarını taklit ederek kendi hayatlarını düzenlemeye çalışıyorlar. Bunlar arasında beni en çok şaşırtan, bebeklerin cinsiyetlerinin aileye duyurulduğu partiler oldu. Dünyanın farklı ülkelerinde pek çok aile bu yeni ritüeli hızla benimsedi.
-Ritüellerin ve sembollerin anlamı zamanla değişebiliyor. Sizce günümüz dünyasında farklı kültürlere ait ritüellerin küreselleşme nedeniyle homojenleşmesi bir kayıp mı, yoksa zenginleşme mi?
Dinler tarihçileri ve antropologlar, sembollerin asıl anlamlarının değiştirilemeyeceğini savunurlar. Bizler ona yeni bir anlam yüklemeye çabasında olsak da, uzun zamandır yürürlükte olan bir sembolün öz anlamını tamamen değiştirmek pek mümkün değildir. Çünkü semboller birer hikâye anlatıcıdır; bir şeyin yerine geçerek, kendi anlamı dışında bir anlatıyı bize hızlıca iletirler. Örneğin, Venüs’ün sembolünün kadınlar tuvaletlerinde bir işaret olarak kullanılması, bu sembolün işlevini değiştirir, ancak bilinçdışı düzeyde sembolün asıl mesajı hâlâ net bir şekilde algılanır.
Küreselleşmenin, ritüeller ve semboller açısından bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Ritüeller ve semboller, bir toplumu birbirine bağlayan, ortak değerleri hatırlatan ve aidiyet duygusu yaratan kültürel unsurlardır. Ancak küreselleşme, bu unsurların zengin anlamlarını silikleştiriyor ve onları tüketim kültürünün bir parçası haline getiriyor. Örneğin, yoga Hindu inancının önemli bir ritüelidir; oysa modern dünyada matlar, taytlar ve kalabalık grup etkinlikleriyle popüler bir sportif aktiviteye dönüştü. Benzer şekilde, birçok Hindu tanrısının minik heykelleri dekoratif bir unsur haline geldi. Bu dönüşümler sadece ritüellerin anlamlarını yüzeyselleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda kültürel bağlamdan koparıldığı için kafa karışıklığına da yol açıyor.
-Modern toplumlarda bireyselliğin artışıyla birlikte, ritüellerin grup kimliğini destekleyici rolü zayıflıyor mu? Bu kırılmanın kültürel etkileri neler olabilir?
Çağımızda bireyselliğin ve özgürlüğün, genellikle diğerlerinden farklı olmaya cesaret etmek üzerinden tanımlandığını düşünüyorum. Birey, kendine özgün bir yaşam inşa etmek adına toplumsal dogma olarak gördüğü geleneksel yöntemlerden uzaklaşıyor. Birçok ritüel için "demode" veya "bağnaz" gibi tanımlamalar yapılıyor. Ancak, ritüelin işlevini tam anlamıyla yerine geçebilecek başka bir kavramın ortaya koyulamadığını görüyoruz.
Bununla........
© T24
