İki mühendis, bir orkestra ve çok sesli büyük bir aile: Olten Filarmoni Orkestrası
Diğer
27 Ocak 2025
Fatma Olten
Bir orkestra hayal edin… Kurucuları, ne konservatuvar mezunu sanatçılar ne müzik akademisyenleri ne bir belediye ne de koskoca bir holding... Bu orkestraların kurucuları profesyonel anlamda sporla ilgilenmiş birer mühendis. Klasik müzik tutkusu ortak paydasında birleşen Fatma ve Ceyhan Olten çifti, sanatı günlük hayatın ortasına taşımaya kararlı. Bir fabrika düşünün; sendromlu pazartesi diye yerden yere vurduğumuz o haftanın ilk günü fabrika çalışanları bazen bir kuyruklu piyanonun bazen bir nefeslinin etrafında toplanarak konser dinliyor.
Olten çiftinin 2013 yılında kurduğu Olten Filarmoni Orkestrası’nın sesleri artık Avrupa’dan duyuluyor. “askıda bilet” uygulamasıyla İzmirli üniversite öğrencilerini konserlere çekiyorlar; konser sonunda sanatçıya çiçek vermek yerine onlar adına zeytin ağacı dikiyorlar…
Mühendislikten klasik müziğe, sanattan sürdürülebilirliğe uzanan bu yolculuğu Olten Filarmoni Orkestrası kurucularından Fatma Olten ile konuştuk.
- Sizin çocukluğunuzu merak ediyorum. Klasik müzik ilk kulağınıza ne zaman değdi?
Olten: Ben klasik müzikle doğdum diyebilirim. Bizim evde üç tür müzik dinlenirdi: Klasik müzik, Türk sanat müziği ve klasik pop-caz türünden Frank Sinatra. Babam Frank Sinatra hayranıydı, annem ise sanat müziği dinlerdi. Ancak evin ortak noktası klasik müzikti. Bu yüzden, ablamla birlikte bu üç tür müzikle büyüdük.
Eşim Ceyhan Olten ise evde türkülerle büyümüş. O üniversitede klasik müzikle tanışanlardan. Ben lise yıllarımdan itibaren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerine gitmeye başlamıştım. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ni kazandıktan sonra da bu alışkanlığımı sürdürdüm. Annemle birlikte her cuma akşamı klasik müzik konserlerine giderdik.
Arkadaşlarım dışarıda vakit geçirirken ben hep konseri tercih ederdim. Başka zaman gezebilirim ama ruhumu doyurmak için konserleri aksatmamam gerek gibi gelirdi. Klasik müzik sevgimiz gerçekten derin. Eşim ve ben farklı yollardan bu dünyaya adım atsak da sonunda ortak noktamız klasik müzik oldu. Üniversiteyi ayrı şehirlerde okuduk. O, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM), ben Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda (CSO) klasik müziği çok etkili bir şekilde dinledik. Daha sonra bir araya geldiğimizde ortak noktamız klasik müzik oldu.
“Kendimi ifade etmek için hiçbir zaman mühendislik terimleri bana yardımcı olmadı. Her zaman sanat yardımcı oldu.”
Ceyhan Olten
- Matematiğin fiziksel gerçekliği öğreten yapısıyla sanatın soyutu somutlaştıran doğası arasındaki bu ilişki, gençlerin eğitimine nasıl yansıtılabilir?
Olten: Matematik ve sanat, göründüğünden çok daha fazla birbiriyle örtüşüyor. Eşim Ceyhan Olten’in bu konuda söylediği bir söz var: “Kendimi ifade etmek için hiçbir zaman mühendislik terimleri bana yardımcı olmadı. Her zaman sanat yardımcı oldu.” Sanat, soyutu somutlaştırırken; matematik bize fiziksel gerçekliği öğretiyor. Bu ikisinin birleşimi, dünyayı algılama ve anlamlandırma biçimimizi inanılmaz zenginleştiriyor.
Çocukların bu iki alanı bir arada öğrenerek büyümelerini sağlamamız gerekiyor. Klasik müzik buna harika bir örnek. Biz klasik müziği sevdiğimiz ve çok sesli müziğin adeta bir demokrasi modeli olduğuna inandığımız için tercih ettik. Aynı zamanda klasik müzik, insanın subjektif dünyasını zenginleştiren çok güçlü bir araç. Ancak bu illa klasik müzik olmak zorunda değil; sanatın herhangi bir dalı, matematik eğitiminin yanında yer aldığında çocukların hem matematik zekâsını hem de dünyayı algılama biçimini geliştiriyor. Dahası, sanatı içselleştiren bireyler daha mutlu oluyorlar.
Uluslararası eğitim modellerinde de birçok teori ve uygulama var bu konuda. Yani, matematik ve sanatın bir arada sunulması, çocukların hem analitik hem de estetik yönlerini besleyen bir yol olabilir. Biz de kendi yolumuzda bu iki disiplini iç içe geçirmeye çalışıyoruz.
- Bir enstrüman çalma deneyiminiz oldu mu?
Olten: Eşimle benim böyle bir deneyimimiz yok, ancak iyi bir dinleyiciyiz. Sanatçı olmayı istemişiz demek ki olamamışız ama sanatı destekleyerek katkıda bulunmaya çalıştık. Aslında ikimiz de sporcuyuz; ben millî yüzücüyüm, eşim ise gençliğinde profesyonel basketbolcuydu.
- Sanatla bu kadar iç içe bir ailenin spor kökenli olması ilginç bir detay. Peki, klasik müzikle bir bağ kurmanız nasıl oldu?
Olten: Bu hikâye, iki mühendisin toplumda farkındalık yaratma amacıyla yola çıkışını anlatıyor. Önce İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’na elektrik şirketimizle sponsor olduk. Daha sonra bir orkestra kurma fikri doğdu.
- Peki bu fikir nasıl gelişti?
Olten: O dönemde konservatuvar mezunu gençler ciddi bir işsizlik problemiyle karşı karşıyaydı. Örneğin, orkestramızın ikinci kemanı olan Günce arkadaşımız, okulunu ve yüksek lisansını birincilikle bitirmesine rağmen 7 yıl boyunca bir sınav açılmasını beklemişti. Bir enstrümanı 11 yaşından itibaren çalıyorsunuz, adeta bir uzvunuz haline geliyor ancak bir devlet orkestrasında sınav açılmadıkça iş bulamıyorsunuz. Bu soruna dikkat çekmek ve çözüm üretmek istedik.
İzmir'de metro duraklarında çalan gençler 200 lira kazanmak için abilerinden, ablalarından izin alarak performans sergiliyordu. Çok zor günlerdi. Neyse ki zamanla devlet sınavlar açmaya ve gençler orkestralarda yer bulmaya başladı. Ancak hâlâ bir işsizlik problemi mevcut. Biz de bir mekanizma kurarak 12 ay boyunca maaşlı ve sigortalı bir iş imkânı yarattık. İzmir’de açtığımız iki ayrı müzik okulunda 0 yaşından 70 yaşına kadar herkese klasik müziği sevdirmek amacıyla enstrüman ve şan dersleri veriliyor. Ayrıca bu okullarda korolar, grup dersleri ve her türlü orkestral enstrüman eğitimi de mevcut. Böylece oradan bir fon yaratılıyor. Onun dışında destekçilerimiz ve ailemizin etkilediği ciddi bir fon var. Bunlar........
© T24
