50M2’de yaşanan yeni bir şehir efsanesi: Markiz’de Dehşetli Güzel
Diğer
15 Mart 2025
“PİLEVNELİ, :mentalKLINIK’in DEHŞETLİ GÜZEL performansını Markiz Pastanesi’nde sunar!” Bu cümleye veya bu cümle ile gelen görselliğe maruz kalan herkes gibi ben de hafif bir telaşla “Ne!? Yoksa Markiz açıldı mı?” tepkisini verdim. Her “Markiz” ve elbette “Lebon” kelimelerini duyduğumda ,zihin ekranımda yüzyıl öncesinin fotoğraflarında gördüğüm İstanbul açılır. Zihnimdeki bu fotoğrafik görüntülere, Pera’nın Arnavut kaldırımını adımlayarak Markiz’e giren dönemin edebiyatçıları eşlik eder. Ve hiç istemesem de Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Ayten’in Sonu şiirinin mısralarını sesli söylemeye başlarım: “Ayten'i Markiz pastanesinde vurdular / Onu ben vurdum…”
Her ne kadar Markiz’in 2000’lerin başlarında on yıllık dönem için hizmet verdiği söylense de bu bilgi bende yok! Bildiğim İstiklal Caddesi’ni her adımladığımda mutlaka burnumu vitrininin camlarına yapıştırıp, eski ama eskimeyen boş pastanenin içini görmeye çalıştığım.
Dehşetli Güzel performansı için Pilevneli’nin web sitesi üzerinden bilet alıp rezervasyon yaptırmalısınız. 12.00 – 14.00 saatleri arası için rezervasyon ücretsiz. Markiz’de oturabilir, performansın ses ve koku kısmını deneyimleyebilirsiniz. Devam eden saatlerdeki rezarvasyonların iki kişilik bilet ücreti 2 bin TL. Eksik kalamazdım. “Hadi, Dehşetli Güzel’e gidelim” dediğim arkadaşlar sosyal medyadaki bazı olumsuz yorumların ekran görüntülerini göndermeye başladı. Süslü, sanatsal ve benim için zorlu cümlelerden oluşan yorumların ortak paydası bilet ücretinden dem vurulmasıydı. Herkes gibi parasal algımı yitirdiğim için, dışarıda değil yemek yemek su içmeye korkuyorum. Lâkin Markiz’in biraz ötesindeki tarihi hanın içinde bulunan yeni nesil pastanede bir dilim tatlıya 425 TL, filtre kahveye 225 TL toplamda 650 TL veren -ve bunu sıkça yapan- onlarca tanıdığımın; bu eleştirilere ikna oldukları için performansa gitmemeyi tercih etmelerini saygıyla anlamaya çalışıyorum.
Bir film, bir kitap, bir sergi… sanatçı ne anlatmaya çalışırsa çalışsın bizler almak istediğimizi, almak istediğimiz kadar kadar alırız. Performansın değerli sanatçıları Yasemin Baydar ve Birol Demir (:mentalKLINIK)’in PİLEVNELİ ile Markiz’de hayata geçirdiği Dehşetli Güzel benim için unutulmayacak bir deneyimdi. Sanatçıların anlatmak istedikleriyle yetinmeyip üstüne bir de ben eklemiş gibiydim. Çıktığımda kendimi bu performansın bir parçası gibi hissettim. Sanki sanatçılar Markiz’in bir köşesine saklanmış, her saat yenilenen misafir/izleyiciler ile ortaya çıkan bu yeni performansı izliyorlardı.
Çekiçle dağıtılan o pastayı Markiz’in kaçırdığım geçmişi ve hatta henüz yaşamadığım geleceğindeki tatlıları yer gibi vahşi bir arzuyla yedim. Belli ki ses entalasyonunun etkisiyle, konuşmadığım ve belki konuşmayacaklarımı telaşla art arda sıraladım. Eğer izleyiciler de bu performansın bir parçası oluyorsa Dehşetli Güzel’in “dehşetli” kelimesine ziyadesiyle katkı sağladığımı düşünüyorum.
Ardından, bu performansın yaratıcıları :mentalKLINIK’e, PİLEVNELİ Gallery’nin kurucusu Murat Pilevneli’ye ve PİLEVNELİ editörü Hale Albayrak’a sorularımı yönelttim. Umarım keyif alırsınız.
Not: 2 Mart’ta başlayan Dehşetli Güzel 23 Mart’ta sona erecek. Rezervasyon için PİLEVNELİ.ORG
- Merhaba, öncelikle Dehşetli Güzel için Markiz’e adım attığımda, içindeyken ve çıktığımda hissettiğim duygular bambaşka idi. Bunlar için size teşekkür ederek başlamak istiyorum. Siz “Markiz’i dönüştürmek istemiyoruz” diyorsunuz ama burada zamansız bir alan oluşturmuşsunuz. Bir mekânın geçmişine müdahale etmeden, ona yeni bir ruh, yeni bir katman eklemek mümkün mü? Mekânın belleği ve bugüne dair sizin bıraktığınız iz nasıl iç içe geçiyor? Bu etkileşim, Markiz’i gerçekten aynı yer olarak mı bırakıyor, yoksa onu görünmez bir şekilde yeniden mi yazıyor?
:mK Sanatı imkânlar alanı ve gereksiz sürprizlerle dolu bir oyun sahası olarak görüyoruz. Markiz Pastanesi’nde gerçekleştirdiğimiz bu performansta mekânın tarihî dokusuna müdahale etmeden, onu güncel bir bağlama taşıyoruz. Kapalı olarak beklemekte olan Markiz mekânını bir süreliğine meşgul ederek, mekânın kuruluş amacı olan pastane bağlamı ile bir diyalog kurduk. Dehşetli Güzel, bir işletme modelini kurgusal bir pastane olarak süreli bir performansın mekânına, geçici ve hayali bir pastaneye çeviriyor. Bir şehir efsanesi gibi, çok yakında olmayacak ama bir süreliğine 50m2’de yaşanmış, paylaşılmış bu süreyi Markiz’in belleğine dedikodular, söylentiler, kızgınlıklar, belki de aşklar olarak bırakıyoruz.
Markiz, belleğinde hâlâ eski İstanbul’un zarafetini, modernleşme sürecinde şekillenen bir burjuva kültürünü taşırken, Dehşetli Güzel ise günümüzün hipermedya estetiği ile geçmişin otantik mekânsal deneyimi arasında bir zamansal kayma yaratıyor. Bugün izleyiciler deneyime önceden sosyal medya aracılığıyla maruz kalıyor, anlık paylaşımlar yaparak mekânı tüketiyor, hatta performansı mekânda bulunmadan "yaşadıklarını" iddia edebiliyorlar. Artık önce görselleştiriyor, sonra deneyimliyoruz—bu da anın "gerçek" olmasını sorgulanır hâle getiriyor.
Biz de geçmişe takılmadan, bugünün anksiyetelerini, ironilerini ve geçici zevklerini zamana kaydedecek bir performansla, sanatın sorumsuzluk alanında şaşırtıcı ve duyulara hitap eden bir deneyim yaratıyoruz. Bu performans, izleyicileri melankoli ile anlamsız mutluluk arasında salınan, zamanı esneten bir deneyime davet ediyor. Dehşetli Güzel, :mentalKLINIK’in diğer eserlerinde ve performanslarında olduğu gibi, kendi evrenimize dönük referanslarla yüklü bir form yaratıyor.
- Kusursuzluğa takıntılı bir dünyada, ideal olmayan formda bir kutlama pastası yapıyorsunuz. Buradaki kara mizahın hedefi ne? Siz bu performansla “her şeyi mükemmel göstermeye” çalışan toplumsal alışkanlıklarımıza hangi eleştiriyi getiriyorsunuz?
:mK Dehşetli Güzel, provokasyon ve duyusal aşırılıklarla dolu, sosyal medyada yayılmayı hedefleyen, görsel iletişimin ötesinde gerçekliğin sınırlarını bulanıklaştıran çok katmanlı bir performans. Sanatın en büyük gücü olan fonksiyonsuzluğunu kutluyoruz.
Güzellik artık erotik değil, pornografik; bizi cezbetmek yerine, bize saldırıyor. Güzellik artık bireysel değil, bir formata dönüştü. Herkes aynı yüzü taşıyor, aynı ışık altında parlıyor, aynı algoritmalarla optimize ediliyor. En güzel olan, en çok beğenilen; en çok beğenilen ise norma dönüşüyor. Bireyselliğin yüceltildiği dünyada, güzellik tam tersine radikal bir tekdüzelik yaratıyor. Oysa gerçek olan, kusurludur.
Güzellik bir cazibe değil, bir algoritma; bu yüzden baskın ve şiddetli. Pürüzsüzlük, dokunulabilirliği ortadan kaldırıyor. Sert bir mermer gibi, mesafeli ve soğuk; çatlakların olmadığı, sürtünmesiz bir dünya. Sürtünmenin olmadığı yerde, muhalefetin de yeşerme ihtimali yok oluyor.
Bizim için normlar, yeni medya ve yeni teknolojiler, hiper-uyarıcılığın hüküm sürdüğü bir dünyada gizli ideolojileri tespit etmek için keşfedilecek duyusal evrenlerdir. İçinde yaşadığımız dünya gibi, Dehşetli Güzel de coşkulu ve göz alıcı olabilir; ancak aynı zamanda şaşırtıcı, aşındırıcı, şiddetli ve rahatsız edici bir parti sonrası gibi paradoksal da olabilir.
Bu bağlamda, oksimoron estetiği pratiklerimizin merkezinde yer alıyor. Çelişkili kavramları bir araya getirerek anlamı büküyor, yeni yorum alanları açıyoruz. Dehşetli Güzel, ideal güzelliğin ardındaki şiddeti, kutlamanın içindeki yıkımı, pastanın içinde betonu barındırarak, pürüzsüzlüğün baskısını ve standardizasyonun sertliğini görünür kılıyor. Bizi içine çeken ama aynı zamanda dışlayan, hem tatlı hem de sert, hem cazip hem de ürkütücü bir dünya kuruyoruz.
- Dehşetli Güzel, hem kutlamayı hem de parti sonrası melankolisini hissettiren bir deneyim. İzleyici mekândan çıkarken “kutlama bitti” mi hissedecek yoksa bu performans onlarda devam eden bir ruh hâli yaratacak mı?
:mK Kutlama ne zaman başlar ve ne zaman biter? Hatta biz neyi kutluyorduk? Dehşetli Güzel ile izleyicileri bilinçli olarak cevapların olmadığı, kutlamanın neden başladığını bile unuttuğumuz bir partinin içine davet ediyoruz. Kutlama sonrası hissedilen melankoli, aslında kutlamanın içinde zaten gizlidir; biri diğerinin gölgesidir. İzleyici buradan ayrılırken, kutlamanın bitişini değil, tam olarak başlamadığını da fark edebilir. Bu belirsizlik hâli, onları hem hafif bir mizaha hem de derin bir sorgulamaya davet ediyor. Eğer klasik anlamda melankoli, durgun, içe dönük, geçmişle bağlantılı bir hüzün içeriyorsa,........
© T24
