menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Gilgameş’ operasının rejisörü Caner Akın: Besteci hayatta değil ve hiç prodüksiyon yapılmamış, el yazması notalardan yola çıkarak hazırladık

14 0
18.05.2025

Diğer

Konuk Yazar

18 Mayıs 2025

“İnsan, ölümlü olduğu için mi bilge olur yoksa bilge olduğu için mi ölümlüdür?”

“Gılgamış Destanı”nın bu satırları, insanlığın binlerce yıl öncesinden bugüne taşıdığı en kadim sorulara ışık tutuyor. Mezopotamya'nın bereketli topraklarında doğan bu destan, insanın ölümsüzlük arayışını, dostluk ve bilgelik yolculuğunu anlatırken, evrensel temalarıyla çağları aşan bir etki yaratıyor.

Ahmed Adnan Saygun, bu eşsiz destanı operaya dönüştürerek, Doğu'nun ezgisel anlatımıyla Batı'nın çok sesliliğini harmanlayan bir başyapıt ortaya koydu. Saygun'un hem bestesini hem de librettosunu kaleme aldığı “Gılgameş” operası, 1964-1983 yılları arasında tamamlanmış olmasına rağmen, dünya prömiyeri 17 Mayıs akşamı İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından rejisör Caner Akın yönetiminde Atatürk Kültür Merkezi sahnelendi.

16. Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali kapsamında sanatseverlerle buluşan Gilgameş, teknolojik sahneleme teknikleriyle dikkat çekiyor. Orkestra şefliğini Gürer Aykal ve İbrahim Yazıcı'nın dönüşümlü olarak üstlendiği operada, dekor tasarımı Efter Tunç, kostüm tasarımı Gizem Betil, ışık tasarımı Cem Yılmazer ve video tasarımı Aisha Hajiyeva tarafından gerçekleştirilmiş.

Sizi, Gilgameş’ın 42 yılın ardından sahneye taşınma sürecini ve arkasındaki yaratıcı vizyonu daha yakından anlamak için rejisör Caner Akın ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiye davet ediyoruz.

- Merhaba Caner Bey, Gılgamış insanlığın yazıya geçmiş ilk destanı olarak, hem mitolojik hem de felsefi bir metin. Bu eseri sahneye taşıma fikri nasıl doğdu? Sizi bu devasa anlatının içine çeken şey neydi?

Gılgamış tabii ki her şeyden önce tabletlere yazılmış dünyanın ilk yazılı edebi metni. Dünya tarihi için çok çok önemli bir metin ve bizim için de elbette birçok yönden önemi var. Hem bizim topraklarımızdan çıkmış olması hem ülkemizin yetiştirdiği en büyük besleyicilerden bir tanesi olan “Türk Beşleri”nden Ahmed Adnan Saygun'unn “şaheserim” dediği bir eser olması. Saygun 1983'te eseri tamamlıyor. Fakat eser 42 yıldır sahnelenmiyor. Çünkü Gilgameş Operası kendi içerisinde çok büyük zorluklar içeriyor. İstanbul Devleti Opera Balesi olarak biz buna cesaret ettik. Genel müdürümüz Tan Sağtürk önderliğinde yapılmasına karar verdik.

- Operanın rejisinde “teknolojiyle sahne sanatlarının buluştuğu devrimsel bir deneyim” ifadesi dikkat çekiyor. Rejiyi tasarlarken klasik opera formunu hangi noktalarda esnettiniz ya da dönüştürdünüz?

Eser binlerce yıl önceden gelmiş bir konu. Ahmed Adnan Saygun da çok yenilikçi bir besteci. Dünya çapında da böyle bilinir. Ve Yunus Emre Oratoryosu'nu yazan o melodik yapıyı kuran insan bu eseri de çok fütüristik bir yaklaşımla yazmış. Yani belki 2500'lü, 3000'li yıllardan gelme gibi eser. Bu bağlamda tabii ki dünyanın geçmişi ve geleceği ile ilgili bir köprü kurmak gerekiyordu. Konu itibariyle zaten bunu anlatabilmek için dijital sanatlardan da faydalanarak klasik opera reji anlayışını harmanlamak gerekiyordu. Bu bağlamda üç boyutlu bir sistemle seyircileri bambaşka bir dünyaya götürmeyi hedefledim ve konuyla da çok uyumlu bir şekilde sahne üzerine güzel bir kompozisyon oldu.

- Gilgameş, ölüm korkusu, bilgi arayışı, dostluk ve ilahi aşk gibi temalarıyla insanlık tarihinin temel sorularına değiniyor. Sizce bu kadim hikâyenin........

© T24