O diploma bu eve gelecek
Diğer
12 Ocak 2025
Bir bilimsel araştırma için üniversite çağındaki gençlere sormuşlar: En çok neye ihtiyaç duyuyorsun? Açık ara farkla “toplumsal statü” denilmiş. Araştırmacılar şaşırmış olacak ki, “statüyü açıklar mısın” diye devam etmişler, yanıtlar şöyle: “Değer göreyim”, “Saygın bir iş ortamında çalışayım”, “Başarılı olayım”, “Girdiğim her sınavı başarıyla geçeyim…”
Ah o sınavlar batsın. Ve size bugüne kadar kendinizi değersiz hissettiren ne varsa!..
İnsanların varlıklarını geliştirebilmeleri için sevgi, inanç, güven, bağımsızlık gibi temel duygulara ihtiyacı vardır. Ancak gençlerin bunlara değil, toplumsal statü kazanmaya olan ihtiyacı, onay arama, kabul görme, toplumda bir yer edinme istekleri, size kimi hatırlıyor? Evet hepimizi!
Hangimiz o statü peşinde koşmuyoruz çılgınlar gibi… Hepimiz onaylanmak için kıvranıyoruz, onaylanmazsak ölüp gideceğiz ya. “Burası Türkiye, başka yolu yok” diyorsunuz içinizden ve bence sanki başka bir ülkeden bahsediyor gibi yapıp, çok fena yanılıyorsunuz. Kendimiz ettik, kendimiz bulduk. Hepimiz buradayız. “Bana da bana da bana da” diye tepinirken terazinin ayarı kaçtı. Hatta tepinirken teraziyi kırmış olabiliriz. Sonuç: Gençler, sevgiyi, güvenmeyi, inanmayı unuttu, sadece ve sadece bir işe yaramayı istiyorlar. Bu kadar işe yaramaz yetişkinin arasında bence müthiş bir hayal.
Türkiye’de her dört kişiden biri üniversite mezunuymuş artık. Niye? Çünkü, iş bulmanın ve bir kesim tarafından adam yerine koyulmanın tek yolu, öyle ya da böyle; bir diploma. E o zaman, neden üniversiteye gitmeyeceklermiş pardon? Gitmeyip de ne yapacağım diyen bir lise son sınıf öğrencisine ne yanıt verebiliriz? Erdoğan’ın canlı yayında “geri sar” demesi gibi bir şey. Sar sarabiliyorsan.
Türkiye, kişi başına düşen üniversite sayısında da açık ara Avrupa’nın zirvesinde. En son sırada Lüksemburg var. Herkes diploma peşinde değil belki ama Lüksemburg, kişi başına düşen GSYİH'da 135 bin euro ile dünyanın en ama en müreffeh ülkesi. Türkiye listede 70. sırada. Ekonomimiz belli. Durumumuz hiçbir şeye yetmiyor. Açız. Ama diplomalı aç. Havamız batsın.
Çok değil, 30 yıl önce (aslında çokmuş be) ben üniversiteyi kazandığımda, bu bayağı bir şeydi. Üniversite diploması, az kişinin, çalışarak, hak ederek, kazandığı bir ayrıcalıktı. Birileri bu statüyü herkese sağlarsak oyunun kuralı değişir, sandı. Çok kişiye sunulan paralı bir hizmet haline dönünce, sonuç değişti mi? Hayır. İyi bir diploma halen çok değerli. Ama kötü bir diploma da mutlaka iş görür.
Bir taraf meslek öğrensinler, meslek liseleri artırılsın tezi de yürütüyor ama az kişi bunun asla gerçekleşmeyeceğini iyi biliyor. Evet, uzmanlık gerektiren ara elemanları meslek liseleri yetiştirir. Dünyanın her yerinde ara eleman ihtiyaç oranı yüzde 98’dir. Mesleklerin sadece yüzde 2’lik kısmı, yüksek ihtisas yani üniversite eğitimi gerektirir. Mesela Almanya’da eğitim sistemi, tam da bu matematikle, sanayi için kurulmuştur.
Peki Türkiye’de? Eğitim, devletin ürettiği bir politikadır. Kaç yıl alır eğitim sistemine format atılıp, sil baştan sanayileşme üzerine kurulması? O yıllar sürecek aralıkta kendine bir yer bulmaya çalışacak çocuklar, bizim çocuklarımız değil mi?
Türkiye’de toplumsal prestijin iki adresi var: Gelir ve eğitim. Üniversite bu ikisini birden sağlayabilecek bir kapı. Kolay. Erişilebilir. Nihayetinde Türkiye’de makam, mevki, para da oturduğunuz koltuğa, yani unvanınıza göre işler. Neredeyse tüm iş başvuruları, dört yıllık lisans mezuniyeti şart koşar. Hatta iş ilanlarına bakarsanız yüksek lisans şartı koyma oranı da giderek artıyor. Sonra okuma demek kolay. Düz liseden çıkana, kim nerede iş veriyor? Sistemin düzelmesi için çözüm önereceğine, çocuğa yol göstermeden ve başka yol yokken, mevcut yoldan çıkarmaya........
© T24
