Zaferden zafere koşan düşişleri politikamız
Diğer
07 Nisan 2025
Çok değil bir kaç ay önce, Erdoğan’cı propaganda aygıtınca ısrarla gündemde tutulan “İsrail'in arz-ı mevud gerekçesiyle Türkiye'yi işgal edeceği” söylemi bir anda dolaşımdan kalktı. Öyle bir kalktı ki,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze halkını vatansızlaştırmak için yaptığı tahkir edici çağrılara karşı akıllarda yer eden bir tepki gösterdiğini dahi hatırlayan kalmadı.
Gelinen noktada Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan adanın tamamını temsil etme iddiasındaki GKRY’de büyükelçilik açmış durumda. Fransa, Yunanistan ve GKRY, Şara’nın Suriyesi’yle dörtlü eşgüdüm toplantıları yapıyor.
Suriye’de Şam ve Hama dolaylarında iki askeri üssün Türkiye’ye tahsisinde uzlaşıldığı rivayetleri çıktı veya bilinçli olarak çıkarıldı. Sızdırılan haberlere göre TSK buralara S-400 dahil hava savunma sistemleri konuşlandıracaktı. İsrail, herhalde yorum gerektirmeyen bir hamle yaparak, havadan bombardımanla derhal iki üssün de pistlerini kullanılamaz hale getirdi.
Suriye’nin bir ordusu, dolayısıyla sınırlarını, kıyılarını, hava sahasını koruyacak bir askeri gücü yok. Ankara’da kimileri bu duruma bakıp kendilerine Şara yönetimini, Suriye’yi savunmak ödevi çıkarıyor olabilir. Aynı zamanda Fidan, “Suriye’nin Suriyelilerin olduğunu” ve “dilerlerse İsrail’le uygun görecekleri uzlaşılara varmakta da özgür olduklarını” belirtiyor.
“Suriye Suriyelilerin ise” bu komşu ülkenin benimseyeceği yönetsel yapı seçeneklerinden biri veya bazıları nasıl ve hangi gerekçeyle Türkiye açısından bir tehdit algısına yol açıyor olabilir? Kaldı ki, Şara ile Abdi kendi aralarında uzlaştıkları gibi, Fırat’ın doğusunda da SDG ile ENKS kendi aralarında uzlaştı zaten. Hatta merkezi hükümete bağlı Suriye güçleri ile SDG ortak devriyelere bile başladı.
........
© T24
