menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt meselesindeki güncel gelişmeler üzerine

24 1
30.04.2025

Diğer

30 Nisan 2025

Sınır hattındaki Nusaybin’in Suriye yarısı denilebilecek Kamışlı’da 26 Nisan Cumartesi günü “Kürt Ulusal Kongresi” toplandı. PYD’nin ev sahipliğinde ve anlaşıldığı kadarıyla ABD ve Fransa’nın etkin kolaylaştırıcılığıyla düzenlenen kongreye Türkiye’den DEM, Irak Kürdistan Bölgesi’nden (IKB) KDP ve KYB, bu ikisinin desteklediği kuzey ve doğu Suriye’de PYD’nin alternatifi konumundaki ENKS gibi çeşitli Kürt siyasal oluşumları temsilci gönderdi.

Aslında söz konusu kongreden doğrudan bir federasyon talebi çıkmış değil. Buna karşılık yeni Suriye’de daha ademi merkeziyetçi bir yönetsel yapı çerçevesinde Kürtlerin de demokratik haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması isteği yinelendi.

Birbirleriyle on yıllardır çekişen Suriye’den ve Irak’tan oluşumların bir araya gelebilmeleri ve sonuç bildirgesi üzerinde ortaklaşabilmeleri de mutlaka haber niteliği taşıyor.

Kongrenin sonuçlarına dışişleri bakanı Hakan Fidan gibi Suriye geçiş dönemi devlet başkanı Ahmet el Şara da tepki gösterdi. Her ikisinin de tepkilerinin hem zoraki hem alandaki somut durumla kısıtlı olduğu belirtilebilir. Özellikle Şara açısından Dürziler güneyde İsrail sınırındaki ve yakınlarındaki Süveyde merkezli bölgede fiilen özerk bir yönetime kurşun atmadan erişmişken benzer bir durumu Kürtlerden esirgemek çelişkili yahut siyaseten sıkıntılı bir tutum.

Öcalan’ın 26 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” metninde çizdiği perspektifle söz konusu kongrenin sonuç bildirgesinin pek uyumlu olduğu söylenemez. Nitekim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katarlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmenin ardından Doha’da yapılan basın toplantısında, “Suriye’de DEAŞ nasıl sistemden çıktıysa PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle barış içerisinde, sulh içerisinde çıkacak. Ya da başka türlü çıkacak” ifadelerini kullandı.

Kamışlı’daki kongrenin ardından resmî açıklama yapılmaması herhalde Ankara’da temkinli bir bekleyişin sürdüğünü gösteriyor. Aynı zamanda Fidan’ın epey zaman sonra Fırat’ın doğusuna askerî harekât tehdidini yeniden masaya koyması ise gelişmelerin, AKP propaganda makinasının kamuoyuna pompaladığının aksine, ne -eğer varsa- Ankara’da yapılan bir plan dahilinde yürüdüğünü ne tüm olasılıkların tam olarak denetlenebildiğini ortaya koyuyor.

Böylece Erdoğan yönetimi bu konuda aynı anda hem sıcak hem soğuk üflüyor. Öte yandan “SDG komutanı” unvanıyla Mazlum Abdi’nin kongreden hemen önce Erbil’e giderek IKB yöneticilerinin yanı sıra Fransa Dışişleri Bakanı Jean Noel Barrot ile görüşmesi de AKP-MHP koalisyonunu açığa düşüren bir başka gelişme oldu.

Diğer taraftan İstanbul’un Esenyurt ve Şişli gibi ilçelerinin CHP’li Belediye Başkanları Ahmet Özer ve Emrah Şahan “kent uzlaşısı” gibi abes ve uydurma bir suçlamayla tutuklanırken, Kamışlı’daki kongreye katılan DEM heyeti Mazlum Abdi’yi ziyaretle fotoğraf verdi. SDG’yi PKK’nın Suriye uzantısı ve Mazlum Abdi’yi de resmen “terörist” olarak sınıflandıran Erdoğan yönetiminin bu duruma da sessiz kalması bir başka tutarsızlık.

PKK’nın silâh bırakma ve örgütü feshetme kararını alması beklenen kongresinin ise Kamışlı’daki kongrenin hemen ertesi günü (IKB’nin KYB denetimindeki güney yarısında bulunan) Süleymaniye’de toplanacağı söylenmekteydi. Bu gerçekleşmedi. Kandil’den yapılan açıklamada fesih ve silah bırakma kararının ancak doğrudan Öcalan’ın kongreyi yönetmesiyle alınabileceği gerekçesi ileri sürüldü.

Esasen “yeni süreç” adı altında İmralı’da yahut “İmralı” imgesiyle bir nevi şifrelenen Abdullah Öcalan’la yürütülen diyalog veya müzakere yapısal çelişkiler ve tutarsızlıklarla malûl. Zira devletin ilgili organlarının (herhalde MİT anlaşılmalı) PKK’yla yürütmesi “normal” karşılanabilecek “teknik” ayak, sürecin sağlığı gereği gizli ilerlemesi gerekirken kamuoyuna........

© T24