menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cepheden cepheye, zaferden zafere…

24 1
19.10.2025

Diğer

19 Ekim 2025

Şarm El Şeyh Barış Zirvesi

Ve şimdi haberler: “Türk pasaportu dünyanın en güçlü pasaportları arasında sekiz basamak geriledi. 2025'te 113 ülkeye vizesiz giriş sağlayan Türk pasaportu 199 ülke arasında 102'nci oldu.”

Bu haberden sayılmıyor herhalde. Şarm El Şeyh’te ABD Başkanı Trump, Erdoğan’ı yedi düvelin huzurunda taltif ettiyse sırtımız yere gelmez, başımız da göğe erer.

Çünkü Erdoğan için, iç tüketime yönelik olan yani bize anlatılan dış politikayla, dışarıdaki forumlarda söylenenin yani gerçekten “yapılan” dış politikanın tamamıyla tutarsız olmasının hiç önemi, değeri, anlamı yok. Benzer biçimde eylem-söylem makasının apaçık olmasına, yani salonda söylenenle alanda yapılanın, üretimle pazarlamanın tutarsız olmasına takılmaya da gerek yok.

Hele aynalarla, yani kurumsal kimlik ve tarihsel yönelimle sürekli kavgalı olmanın da sözü edilmeye değmez. Zaten, o İslâmcı takiye geleneği, tüm popülistlerin de ortak noktası. İçine yuvalanılan laik cumhuriyetin kabuğunu koruyup, onu içinden kemirmek maksat. Ama, popülizmde hakkını verelim, Erdoğan gerçekten çığır açtı. AfD (Almanya) gibi hem Trump’tan hem Putin’den destek bulan yeni sürüm yerlici millici anti-demokratik aşırı sağ hareketlerin, Orban (Macaristan) gibi liderlerin, erken dönem arayıcı fişeklerinden biri oldu.

Oysa NATO müttefikliği, Avrupa Konseyi kurucu üyeliği, Avrupa Birliği adaylığı gibi somut verileri bir yana koyup “Türk, Kürt, Arap…”, “ümmetin umudu” anlatılarına tutunmanın tarihsel geçerliliği, “nas var” diyerek faiz düşürmekle eşdeğer mantıksızlıkta.

Tanzimattan jöntürklere, yeni Osmanlılardan İttihat ve Terakki’ye, nihayet kurtuluş ve laik Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze tarihten beğenmediğiniz kesimleri atamazsınız. II. Abdülhamit diye ne kadar tuttursanız da illaki II. Meşrutiyet’e de gelirsiniz.

Ortak tarihimizi bir reklam filmiymiş ya da bir yerli diziymiş gibi kafamıza göre sil baştan kurgulayamayız. Türkiye’nin ta Selçuklu’dan bu yana nereden gelip nereye gittiği belli. Haritada durduğu yer de aynı ve aynı kalacak. Üzerinde tartıştığımız ise çeyrek yüzyıla varan vasatın tasallutuna ve devlet aygıtının zor gücünü ellerine geçirenlerin tüm cezasız, hoyrat, nobran, anayasa ve yasa tanımaz baskısına karşı ortak geleceğimiz. Siyaseti sakatlar, kısıtlarsınız ama yasaklayamazsınız.

Dış politikada ve ulusal güvenlikte, tıpkı iktisatta olduğu gibi, kısıtlı kaynaklarınızı etkin kullanacak ve deyim yerindeyse eliniz zayıf bile olsa olabildiğince kazanmaya oynayacaksınız. Bunun için önceliklendirme zorunlu, zira “hepsi bir arada, hem de bedava” seçeneği yok. Örnek olarak güncel coğrafi ortam ve tarihsel bağlamda, hava kuvvetlerinizin mutlak bölgesel caydırıcılığının olması ve hava savunma sisteminizin bulunması gerektiğini bilmek için uzmanlığa gerek yok.

Savunma planlamasında işler bugünden yarına, öyle bakkal dükkanını bir haftalık tadilatla üçüncü nesil kahveciye döndürmek gibi değil onar yıllık hatta çeyrek yüzyıllık dilimlerde yapılıyor. Siz........

© T24