menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ekrem İmamoğlu: Erdoğan’ı bir daha aday olamadığı için değil seçimlerde yenerek emekli etmeyi isterim

49 20
30.05.2025

Diğer

30 Mayıs 2025

Tayyip Erdoğan’ın, Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün Programı’nda "İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır" cümlesini sarf etmesinin üzerinden neredeyse çeyrek asır geçti. İlki 2019 Mart ayında, ardından tartışmalı seçim iptaliyle 2019 Haziran’ında ve son olarak 2024 Mart’ında üç kere İstanbul’da seçim kazanan Ekrem İmamoğlu’nun anketlere göre "Türkiye’yi kazanma ihtimalinin yükselmesiyle" siyaset başka bir yere evrildi. Partisinin cumhurbaşkanı adaylığı konusunda ön seçim yapacağı tarih olarak ilan ettiği 23 Mart’tan beş gün önce, 18 Mart’ta 35 yıllık diplomasının iptal edildiği haberi geldi akşam 19.00’da, ardından 12 saat geçmeden konutu yüzün üstünde polisle basılıp gözaltına alındı. Ön seçim günü CHP üyeleri ve parti yönetiminin çağrısıyla üye olmasa da toplamı 15 milyonu bulan vatandaş sandığa giderken o ve çalışma arkadaşları Silivri’ye götürüldü. ‘Yolsuzluk’ ve ‘terör’ iddialarıyla; ilk dalgada 94 gözaltı 50 tutuklamayla başlayan süreç, ikinci de 52 gözaltı 18 tutuklama, üçüncüde 20 gözaltı 18 tutuklama, dördüncüde 46 gözaltı 25 tutuklama ile sürdü. 111 tutuklunun olduğu operasyonda yeni dalgalar gelebileceği belirtiliyor. Tutuklananlar arasında İmamoğlu’nun özel kalem müdüründen koruma müdürüne, iştirak başkanlarından iktidar partisiyle yakın ilişkisi olan-süren iş insanlarına değişik bir yapı var. Aradan geçen sürede gizli tanık ifadeleri merkezli, tartışmalı iddialar ortada. Halkın yüzde 60’dan fazlası olayın "siyaset merkezli bir dizayn olduğu" görüşünde. TEAM araştırmaya göre, yüzde 68 İmamoğlu’nun diplomasının iptaline, yüzde 65 tutuklamaya karşı çıkıyor. Yolsuzluk iddialarına inanmayanların oranı ise yüzde 58 düzeyinde. Kadınlar, gençler, üst eğitim ve gelir grupları tutuklamalara daha fazla karşı çıkıyor.

Peki Türkiye’nin genelinde önemli bir siyaset figürü olarak görülen İmamoğlu’nun tutuklanması İstanbul ve belediye anlamında ne ifade ediyor? Başka bir soru şekliyle doğrudan kaç kişi etkileniyor? BBC Türkçe’nin derlediği haberde İBB’de 10 bin 704 memur, 20 sözleşmeli personel, 290 sözleşmeli sanatçı, 1398 işçi toplam 12 bin 412 personel var. Bu sayıya 30 iştirakte çalışan 76 bin kişiyi de eklediğinizde 90 bin sayısına ulaşıyorsunuz. İBB 785 bin kişiye nakdi, 4 milyon kişiye ayni yardım yaparken, ulaşın desteği alan kişi sayısı 4.7 milyon. Şu ana kadar hizmetlerde ciddi bir aksama olmadı ama bir yandan İller Bankası’ndan aktarılan kaynaklardaki azalma-belirsizlik öte yandan iktidarın belediyelerle ilgili hedefleri arasında yetkilerin daha da merkezileşmesi planlarının da olması konuşuluyor.

Bir yanda…

19 Mart sonrası Saraçhane’de başlayan Türkiye’ye yayılan demokratik itiraz ile öne çıkan toplumsal muhalefet. Bunu iyi okuyan-uygulayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel…

Öte yanda…

Daha iddianamesi bile yazılmamış soruşturmanın muhatabı İmamoğlu’nun "suç örgütü lideri olarak" tanımlanması, kamusal alandaki fotoğraflarının kaldırılması X hesabının kapatılması.

Bu süreçte hapiste olmasına rağmen yayınladığı mesajlarla günlük siyasette etkili olan Ekrem İmamoğlu’na avukatları-danışmanları vasıtasıyla sorular gönderdim. Verdiği yanıtları aynen aktarıyorum:

İktidarın ‘Terörsüz Türkiye’ olarak adlandırdığı yeni sürece ilk günden beri destek verdiniz. 22 Ekim 2024’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan süreç öncesinde de siyasi kariyerinizde Kürt sorununun çözümü konusunda öneriler getirdiniz, bu konuda konuşmalar yaptınız. Gözaltına alınıp tutuklanmanızdan önceki hafta 16 Mart’ta Diyarbakır’da toplantınız vardı. Orada "Kürtler bizim sorunumuz var dediği müddetçe ortada bir Kürt sorunu vardır" diye konuştunuz. Şu an yürütülen sürecin Kürt sorununun çözümü için dönüştürücü adımlar olduğunu mu yoksa iktidarın başka bir siyasi ajandası olduğunu mu düşünüyorsunuz?

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni bitirip, diplomamı aldığımda, aile şirketimizin yönetimini babam bana devretmişti. O tarihten itibaren işimizi büyütmem için sadece Beylikdüzü ve İstanbul'da değil tüm Türkiye'de temaslarda bulundum, geliştirdiğimiz konut projelerini tanıtmak için çok sayıda şehrimizi gezdim. Güneydoğu Anadolu bölgesine ziyaretlerimde Kürt vatandaşlarımızla yakından ilişki kurma imkânım oldu. Aynı şekilde Trabzonspor Yönetim Kurulu Üyesi olduğum dönemde de bölgeyi defalarca ziyaret ettim. Kürtler de Türkler de aynı değerlere sahip, tasada bir, sevinçte bir, onurlu vatandaşlar. Ne zaman Kürtlerin yoğun olduğu şehirlere gittiysem hep kendimi evimde hissettim. Çünkü, oranın insanı sizi öyle görüyor, öyle hissettiriyor. Belki çok klişe gelecek ama Malazgirt'ten Çanakkale'ye aynı kaderi paylaşmış, aynı idealler için sırt sırta vermiş insanlar. Bu nedenle Kürt sorununa her zaman kulak verdim, bu sorunun aşılması için kendi üzerime düşenleri yapmak için inisiyatif aldım.

Hatta Beylikdüzü Belediye Başkanı iken şehir dışına yaptığım ilk resmi ziyaret Diyarbakır’a idi. Oradaki CHP örgütüyle birlikte sivil toplum örgütlerini ziyaret ettim, sorunun çözümü için ortak akıl toplantıları organize ettim.

İBB adaylığım başladığında, kampanyam için kullandığım önemli başlıklardan biri "İstanbul İttifakı" idi. İstanbul İttifakı şehirde yaşayan herkesi eşit ve onurlu vatandaşlar olarak gören, 16 milyonu vatansever kabul eden benim bakış açımın özetiydi.

Bunca detayı şunun için anlattım: Kürtlere ve Kürt meselesine başından beri yakın oldum. Kaldı ki, benim siyasi anlayışım, insanımızın huzuru, refahı ve mutluluğu üzerine kuruludur. Eğer Kürtler Türkiye’de kendini yeteri kadar huzurlu, mutlu ve eşit hissetmiyorsa, eğer Kürtler bizim sorunumuz var diyorsa, yapacağımız tek şey bu soruna çözüm bulmaktır. Sorunları, kimlikleri ve değerleri inkâr ederek, görmezden gelerek yapılan siyaset, ancak yalandan ve çıkarcılıktan ibarettir.

Şuna da kalben inanıyorum: Kürt meselesini sadece terör bağlamında konuşmak ve sadece güvenlik politikalarıyla ele almak bize çok şey kaybettirdi. Güvenlik meselesini, terör meselesini ihmal etmeden Kürt meselesini haklar ve özgürlükler meselesi, demokrasi meselesi, millet olarak zenginleşme, refah ve kalkınma meselesi olarak ele almak gerekirdi. Bu yapılmayıp mesele terör parantezine sıkıştırıldığından hem haklar ve özgürlükler kısıtlandı hem de demokrasimizden ve refahımızdan feda ettik.

Meseleye bu çerçeveyle baktığımız için “Terörsüz Türkiye” sürecine başından beri destek verdik. Öncesinde de hem teröre karşı olduk hem de Kürt meselesinin varlığını kabul edip çözümünden yana olduk. Ülkemizin gerçek manada birlik olması için daha fazla demokrasi talep eden ve birbirimizi anlayan bir bakışla gönül birliğimizi nasıl güçlendireceğimize odaklandık.

“Terörsüz Türkiye” sürecine destek olduğumuz gibi bu sürecin “Terörsüz ve Demokratik Türkiye” şeklinde genişletilmesini önerdik. Çünkü, terör ve Kürt meselesi ülkemizin en önemli meseleleri arasında olduğu ve bir an önce en geniş mutabakatla çözülmesi gerektiği gibi ülkemizin hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına geri dönüşten haksız tutuklamalara, tarafsızlığını yitirmiş yargıya uzanan önemli demokrasi meseleleri var. Bu sebeple, Terörsüz Türkiye için atılması gereken adımları konuşurken, ‘bunları da konuşalım ve bu sorunları ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeleri yapalım’ diyoruz. Özetle, “Terörsüz Türkiye” sürecini destekliyoruz ama iktidarın, özellikle de bu süreci kendi çıkarına olacak biçimde dar tutma eğilimini de görüyoruz ve bunu değiştirmeye çalışıyoruz.

İktidarın şu anda yaptığı örgütün feshini öne alıp, sıra Kürt meselesine ve Türkiye’nin demokrasiyle ilgili diğer sorunlarına gelince işi yokuşa sürmek. Siyasi iktidarını terör istismarına, terörle mücadele bahanesiyle kurduğu otoriter düzene borçlu olanlara güven duymak kolay değil.

Niyetle ilgili kuşkularımız olmakla beraber “Terörsüz Türkiye” sürecine kayıtsız kalmayı, işin dışında kalmayı uygun bulmuyoruz. “Terörsüz Türkiye” süreci etrafındaki tartışmayı muhakkak gerçek bir siyasi tartışmaya çevirmeye, etraflı bir demokrasi tartışmasına dönüştürmeye çalışıyoruz. Bütün siyasi partilerle, sivil toplumla ve vatandaşlarla beraber hareket edip süreci demokrasiyi genişletecek bir süreç yapmanın peşindeyiz.

Türkiye uzun yıllar ‘Kürt sorunu merkezli-tarifli’ devletin güvenlikçi anlayışına, buradan hareketle gücü eline geçiren siyasetin, aklın kurguladığı otoriter bir yapıyla yönetimle karşı karşıya kaldı. Bahçeli’nin 22 Ekim çıkışı sonrası yeni bir demokratik alanın açılacağını düşünenler oldu. 30 Ekim’de CHP Esenyurt Belediyesi’ne yapılan operasyonla başlayan ve 19 Mart’ta size uzanan operasyonlarla devam eden süreç, ‘çözümün ya da sadece çözüm niyetinin değil yeni bir siyaset mühendisliğinin varlığını düşündürdü’ kimilerine. Siz bu konuda nasıl bir okuma yapıyorsunuz?

Siyaseti, siyaset yapmayı iktidara ve iktidar ortaklarına bırakırsak işlerin tarif ettiğiniz biçimde yürüyeceğine şüphem yok. Onlara kalırsa CHP'lileri, gençleri, her kesimden muhalifi zindanlara atacaklar ama bir yandan da barış yaptıklarını söyleyecekler. Onlar bunu yapmak isteyebilir. Ancak unutmayalım ki karşımızda Türkiye’nin temel meselelerini çözmekte başarısız olmuş, ülkeyi tarihinde hiç görmediği ve bir türlü içinden çıkamadığı bir ekonomik krize sokmuş ve ülkemizi demokrasi liginden otoriterlik ligine düşürmüş bir iktidar var. Nitekim, bundan dolayı Cumhur İttifakı’nın siyasi desteği artık yüzde 40 bile değil. İktidar ortağı partilerden AKP artık ülkenin ikinci partisi.

Durum bu olduğundan iktidarın siyaset mühendisliği yapmak isteyeceği açık. Ancak CHP ve muhalefet olarak, daha doğrusu millet olarak bizim de bunun önüne geçecek güç ve kabiliyetimiz var. Dolayısıyla, iktidarın niyetinin halis olmadığını biliyor ve görüyoruz. Fakat halis niyete dayanmayan bu siyaseti milletimiz gibi biz de kabul etmiyoruz. Türkiye’nin en büyük partisi olmanın ve iktidara yürüyor olmanın sorumluluğuyla bu sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğini söylüyor ve uyarılarımızı yapıyoruz. Siyasi aktörlerle diyalogu koparmadan, yeni siyasi imkanları yaratacak yollar arıyoruz. İktidarı eleştirip teşhir etmekten ibaret bir siyasete çekilmeden, millete........

© T24