menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Karışık işler

61 7
30.09.2024

Diğer

30 Eylül 2024

Türkiye’de, yakın tarihte, “Siyasi İslam’ın iktidarı paylaştığını, birkaç kere gördük, deneyimledik. Bu “koalisyonlar”da bu hareketin önderi Necmettin Erbakan’dı. Erbakan önderliğinde siyasi İslam’ın iktidarı birileriyle paylaşmasından, buralara kadar yükselmesinden hoşnut olmayanlar, bu hareketin Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesiyle, temel değerleriyle uyuşmadığını söyleyenler vardı—hem de seçimlerde çoğunlukta olan onlardı. Ancak, Milli Selamet, Refah vb, çeşitli adlar takınmak zorunda kalan bu hareket toplumun çoğunluğunun “nereye gidiyoruz?” yollu ciddi bir endişeye kapılmasına yol açmadı. Şimdi öyle mi?

AKP net bir şekilde çoğunluğun oyunu (demek ki toplumun güvenini) kazandı ve tek başına iktidar olarak işe başladı. O zamandan beri de bu durum değişmedi ve bu süre içinde AKP daha birçok seçim kazanarak iktidarını perçinledi. Şu anda Tayyip Erdoğan’ın iktidarının Cumhuriyet tarihinde göre geldiğimiz en uzun sürmüş iktidar olduğunu söylüyoruz. Ne var ki son bir iki yıldır “rakipsiz” gibi görünen bu iktidar çatırdamaya ve sallanmaya başladı. AKP’nin rakibi var ve böyle giderse muhalefetin AKP iktidarını alaşağı etmesi kimseyi şaşırtmayacak.

Bir koalisyon içinde “iktidar paylaşan” İslamcı hareketle tek başına iktidar olan İslamcı hareket arasında çok ciddi farklar var. Toplumu doğrudan doğruya etkileyen olaylar genellikle ekonomi alanında olur ve ekonominin gidişi iktidarların konumlarını belirler. Ekonomi, “ekonomist” olduğunu gururla söyleyen Tayyip Erdoğan’ın elinde berbat bir hale geldi. Örnek saymaya gerek yok. Zaten herkes, iktidarın kendisi de dahil olmak üzere, durumun farkında.

Ama bozulan, yalnızca ekonomi mi?

Değil. Böylesine kapsamlı bir bozulma bugünlere kadar görülmemişti. Gene başı ekonominin çektiği yozlaşma, kural haline geldi. Cumhurbaşkanı’na verilen (ve onun sonuna kadar kullandığı “harcama” imkanları herhalde pek çok kişiye kabul edilemez gibi görünüyordur.

Ama doğrudan doğruya AKP ve Reis’inin uygulamalarıyla rayından çıkan daha çok şey var: Yolunu bulup kapağı buraya atanların yarattığı basınç, bütün “dış politika”, kadın cinayetleri, dünya mafyalarının mekânı olmamız, böyle olurken kurumların içinin boşalması. Saymakla bitmeyen bir yozlaşma.

Ve bu günlerde toplumda endişe verecek şekilde yükselen şiddet eğilimi. Toplumun “tepesinde” bir şeyler oluyorsa bunların daha alt düzeylerde de bir şeyleri etkilemesi kaçınılmazdır. Ama işte, “Sinan Ateş cinayeti” gibi olaylar da siyasetin tepesinde ne kadar korkunç etkiler üretilmekte olduğunu gösteriyor. AKP iktidarından önce de birtakım korkunç cinayetlerin huzurumuzu bozması bildiğimiz, hatta alıştığımız bir durumdu; Hrant’ın öldürülmesini hatırlayın. Cinayet ne kadar korkunçsa, üstünün örtülmesi ihtimali de o kadar güçleniyordu. Bunu, bunları üretebilen bir yapılanma vardı. AKP bunun içinde değildi. İyi, ama nedir Sinan Ateş cinayeti?

Bunun da üstünü örtmek isteyen güçler olduğunun ciddi sinyallerini aldık, almaya........

© T24


Get it on Google Play