Amerika'da seçim
Diğer
10 Eylül 2024
Sık sık söyleriz: Dünyanın bir yerinde olan bir olay gereğinde bir hayli uzak yerlerde de hayatın gidişini etkiler. Tabii bu olaylar ve olayların oyuncularının özgül ağırlıkları farklıdır. Oyuncuların başkalarını etkileme potansiyelleri değişir. Ama genel kural geçerlidir: Olayın etkisi, etkileri olduğu yerle sınırlı kalmaz.
Bu "etkiler" söz konusu olduğunda, dünyada "en etkili" olduğunu söyleyeceğimiz ülke Amerika Birleşik Devletleri'dir denmesine herhalde şaşmaz ya da itiraz etmeyiz. Amerika bu konuma İkinci Dünya Savaşı'nda tırmandı ve o zamandan beri de burayı terk etmedi. Amerika'ya rakip olmaya çalışanlar çıktı, hatta rakip olmuş gibi görünenler de oldu -örneğin bugün Çin bu role girmiş durumda. Ama Amerika'nın hegemonyasının devam ettiğini söyleyebiliriz. Devam ediyor, hem de özel bir şekilde devam ediyor. Sonbaharda yapılacak seçim Amerikan tarihinde özel bir dönemeç olmaya aday. Bu demektir ki, bu seçimin etkilerini bütün dünya bir şekilde hissedecek.
Neden böyle? Amerikan seçiminin Amerika'nın ötesine uzanan etkileri olmasının nedeni nedir? Nedeni Donald Trump. Trump ABD tarihinde benzeri görülmemiş bir "başkan adayı"; bir kere daha başkan seçilirse Amerika'da kalıcı etkiler yaratacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Bunların Amerika ile sınırlı kalmayacağına, başka birçok toplumda Amerika'da olduğu kadar, belki de daha fazla iz bırakacağını tahmin edebiliriz. Çünkü aslında Trump'tan bağımsız olarak kendini gösteren değişimler var. Bu değişimlerle Trump'ın kişiliği bir araya geldiğinde ortaya epey ilginç bir manzara çıkıyor.
Bir süreden beri "Popülist diktatörlükler" diye adlandırabileceğimiz bir döneme girdik. Bunu ben "temsili demokrasi" kurumlarının miadını doldurmuş olmasıyla açıklıyorum. İçine doğduğumuz "demokratik" kurumlar eskidi; bugünün dünyasında duyulan ihtiyaçlara cevap vermez oldu. Bunda "siyaset" kurumunun geçirdiği evrim kadar teknolojinin gösterdiği gelişme ve açtığı yeni imkanların da payı var. Uzun uzun incelenmesi gereken bir konu.
"Popülizm" diyoruz. Ama bunun "halk"la ilgisi kağıt üstünde kalan bir şey. Aslında bir "elitizm", ama tuhaf bir "elitizm", çünkü yönetenlere "seçkinlere layık" ayrıcalıklar tanıyor, ama bu "yönetenler" seçkin falan değil. Popülizm her zaman elitlere düşmandır, "aydın"lara düşmandır, seçkinlere tanınmasına alışık olduğumuz ayrıcalıkları seçkin olmayan bir yönetici kliğe teslim etme politikası güder. Trump da bunlardan biri: Kitlelerle kaynaşmış, bütünleşmiş, hatta özdeşleşmiş bir önder; dolayısıyla bütün davranışları halkın taleplerini içeriyor; dolayısıyla Trump'ın (ve bu kategoriden siyasi önderlerin, örneğin Tayyip Erdoğan'ın) sözü halkın sözüdür. Önderle halkı arasında başka birtakım kurumlar olmasına da gerek yoktur. Kurumlar ve kurallar ayak bağıdır.
İşte Trump'ın yeniden seçilmesi bütün dünyada zaten biçimlenme çabasında olan bu zihniyete ciddi bir "uluslararası destek" anlamına gelecektir, Dünyada güçlü bir "anti-demokratik cephe" kurulmasına katkıda bulunacaktır. Dolayısıyla tehlikelidir. Örneğin Trump "Seçimi benim kazanacağım belli oldu. 'Kaybettin' deseler de inanmam" diyor. Bu durumda nasıl davranacağının örneğini de verdi. Yeniden saymaya gerek yok ama bu tutumla davranmaktan son derece mutlu olacak "siyasi önder"lerin ne kadar çok olduğunu ve çoğalmakta, güçlenmekte devam ettiklerini biliyoruz.
Peki, kazanabilir........
© T24
visit website