Her şeyin azı karar, çoğu zarar
Diğer
12 Nisan 2025
Bu ülkede yaşamayı ve buraya ait olmayı seviyorum.
Bir kere insanın canı asla sıkılmıyor. Hep bir hareket var, hep bir şeyin parçası olman gerekiyor.
Sokakta futbol oynayan çocuklar gördüğünde bile tarafsız kalamıyor, takımlardan birini tutuyorsun.
Geçen hafta streaming kanallarından birinde bir kuzey polisiyesi izlerken bu ülkede yaşadığıma bir kez daha şükrettim.
Polisiye edebiyatta artık böyle bir alt dal var: Kuzey polisiyesi!
Finlandiya, İsveç, Norveç, İzlanda ve arada ender olarak yolları düşerse Danimarka’da geçiyor olaylar.
Bir dönem bu romanlara takmış, Stockholm’ün, Helsinki’nin ve Oslo’nun mahallelerini, ana caddelerini, arka sokaklarını bile ezberlemiş (tabii sadece isimlerini), o hızla duramayıp bütün tatillerimi de bu ülkelerde geçirmiştim.
İzlediğim dizi İsveç’te ve Finlandiya’da geçiyordu. Uçsuz bucaksız beyazlıklar, donmuş göller, nehirler, hep alacakaranlık bir gökyüzü.
Bizim memleket ise kanlı canlı.
Hiçbir şey olmasa bile bir şey mutlaka oluyor!
Son eğlencemiz boykot!
İktidarı protesto etmek için bir günlüğüne de olsa tüketimden vazgeçilmesini savunanlara karşı “Harcayalım, ekonomimizi dış saldırılardan koruyalım” cephesi de hazır tabii!
Oysa çok değil, bir ay önce bu iki cephe ters taraftaydı.
Bu kez ikinciler boykot yapıyor, birincilere “Paralarını dış güçlere kaptırıyorlar” diye kızıyorlardı.
Espressolab’da kahve içmeyip hükümeti cezalandırmak isteyenlere kızanlar, Starbucks’ta kahve içenlere bile saldırmışlardı, hatırlarsınız.
Böyle bir memlekette yaşayıp eğlenmeyi kim istemez?
Bu durum “zıtların birliği” kavramının bu topraklardan doğmuş olmasının bir sonucu sanırım.
Heraklitos, bizim Efes’in yerlisiydi.
Bugün hayranlıkla izlediğimiz o kütüphanede çalışmış mıydı, o yollarda yürümüş, o evlerde oturmuş muydu, bunları bilemiyoruz ne yazık ki.
Düşünün ki tam 125 yıldır kazıla kazıla bitirilemeyen bir yer Efes. Az şey biliyor........
© T24
