menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cep telefonuma mı aşık oldum?

25 1
31.05.2025

Diğer

31 Mayıs 2025

Güzel bir kızı öperken kaza yapmadan otomobil kullanabiliyorsanız, kıza ve öpüşmeye hak ettiği dikkati vermediğinizi söyleyebilirim.

“Söyleyebilirim” dedim ama ben söylemiyorum, zaten çok uzun zaman önce söylenmiş, söylene söylene de halk deyişi olmuş.

Bunu bir kitapta okumuş, not etmiştim; "Sakla samanı gelir zamanı” diye.

Bu bendeki profesyonel deformasyondan kaynaklanıyor.

Bu ay meslekte 50 yılı geride bırakıyorum. Gazetenin bir bölümünü bana verip “Bunun içine istediğini yazabilirsin” dediklerinden beri de önümüzdeki aralık ayında 30 yıl olacak.

Aslına bakarsanız bu sözü de kendi kendime söylemiştim, kimse bana böyle bir şey söylememişti.

Genel yayın müdürüydüm, köşe yazarlığı unvanını da bu yetkiyle kendi kendime verdim.

Bunun nedeni rahmetli Hıncal “Ağabey” Uluç’tur. Onun tavsiyesini dinledim.

“Gazete yöneticiliğini gün gelir elinden alırlar ama kalemini elinden kimse alamaz, nasıl olsa yazacak bir yer bulursun” demişti, dediği gibi de çıktı.

O gün bugündür yazıp duruyorum, zaman zaman suya yazdığımı düşündüren gelişmeler ile karşılaşıyor olsam da!

Ve o gün bugündür de okuduğum her şeye bu gözle bakıyorum: Bundan bir yazı konusu çıkar mı?

Yazının başındaki cümle de o fasıldan hafızamda kendine bir yer edinmiş.

Sorun ne zaman başladı, tam olarak kestiremiyorum.

Ancak çevremde sözünü esirgemeyen insanlar var, onlar sayesinde farkına varmam kolay oldu.

Sorunum şu: En olmayacak yerlerde bile aklıma birden telefonum geliyor.

Daha doğrusunu söylemek gerekirse telefon kılığına girmiş şeytan dürtüyor: Bir şeyler kaçırıyorsun!

Bu bir sosyal medya mesajı da olabilir, internet sitelerinde yayımlanan bir haber de olabilir. Bazen de “reels” kılığına bürünüyor.

Mesleğimin bir gereği olarak haber akışını merak etmem, arada bir kontrol etmem anlaşılabilir bir şey.

Sonuç olarak T24’te günlük yazılar da yazıyorum ve o yazıların deyim yerindeyse “sermayesi” ışık hızıyla gelip sonra yerini yenisine terk eden haberler.

Önemli bir haberi kaçırma endişesi beynimin içinden farklı sinirleri takip ederek parmaklarımın ucuna emir veriyor: Kaydır bakalım ne var?

Ama öbürlerini izah edemiyorum. Hele de o saçma sapan videoları. Cep telefonuma gelen mesajların çoğu da zaten böyle ıvır zıvır görüntüden oluşuyor.

WhatsApp gruplarından üzerime boca edilen videolar, fotoğraflar filan da cabası ve üstelik bu gruplardan çıkamıyorsun da!

Çıksan “hayrola, bir yerin mi kalktı” gibisinden özel mesajlar geliyor bu sefer.

Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum.

Muhtemelen benim gibi tiplerden milyonlarca var ve buna da hiç kuşkum yok ki onlar da tıpkı benim gibi aslında bir psikolojik rahatsızlıktan mustarip olduklarının farkında değiller.

Buna “dikkat eksikliği” deniliyor.

Mesela bir sohbet sırasında, arkadaşınız bir levreği nasıl pişirdiğini anlatırken daha ikinci cümlesini tamamlayamadan siz “Köprüye bayrak asıldı mı?” diye sorarsanız, dikkat eksikliği sendromu yaşıyorsunuz........

© T24