Tembellere müjde: Artık tembel değil, tedavisi mümkün engellisin
Diğer
20 Nisan 2025
Brigitte dansa hazır ama bir şartla
Elli yıllık hocalık hayatımda her yaştan, milletten, kökenden, dinden ve cinsiyetten öğrencinin ev ödevlerini yapmadıklarına, sunum günlerinde okulu astıklarına ve son teslim tarihlerini kaçırdıklarına tanıklık ettim. Gelecek vaat eden yüksek lisans adayı öğrencilerin başvurularını bitiremediğini, doktora adaylarının tek bir sayfa yazamadan yıllar harcadığını izledim.
Peki bu öğrenciler tembel miydi? Başka öncelikleri mi vardı? Bir işi, ödevi ya da görevi yapmayanların üzerine durumsal ve bağlamsal faktörleri incelemeden tembel damgasını vurmakta acele mi ediyoruz?
İnsan davranışını yönlendiren durumsal ve bağlamsal faktörleri inceleyen bazı sosyal bilimciler tembelliğin aslında var olmadığına inanıyorlar.
Ödevini tamamlayamayan ya da son teslim tarihini kaçıran öğrenciyi geride tutan durumsal faktörler nelerdir? Hangi ihtiyaçları karşılanamıyor? Aşılması gereken engeller hangileri? Problem bu engellerin bazılarının nispeten gizli olması.
Toplumda sık sık tembel diye etiketlenen insanlar aslında görünmeyen duvarlara çarpıyor olabilir. Psikoloji ve nöro bilim alanındaki araştırmalar tembellik diye adlandırdığımız şeyin motivasyon eksikliğinin yanında gizli engellerden kaynaklandığını gösteriyor.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (ADHD) olan bireyler yapması gerekeni bildiği halde harekete geçmekte zorlanır. Beyinlerindeki yönetici işlev bozukluğu (executive dysfunction) planlama ve başlatma becerisini tıpkı donmuş bir bilgisayar gibi kilitleyebilir.
Örneğin bir öğrenci tüm gün masada oturup tek bir sayfa ödev yapamayabilir. Bu tembellik değil, nörolojik bir engeldir.
Birini tembel diye yargılamadan önce uyku apnesi, depresyon, vitamin eksikliği gibi bir fiziksel ya da psikolojik bir engelinin olup olmadığına bakmak gerekir.
Bir türlü yazmaya başlayamayan bir yazar aslında iyi olmayacak korkusuyla felç olmuş olabilir. Margaret Atwood’un deyimiyle "Mükemmeliyetçilik yaratıcılığın katilidir." Bir arkadaşım roman taslağını on yıldır bitirememesinin nedenini tembellik sanıyor, oysa bence neden başarısızlık korkusudur.
Doğaldır ki mükemmeliyetçilikten kaçınırken bir işi sallapati yapmamak da gerekir. Ben evlere sıfır hatayla badana yapmayı eski Nazi Alman bir ustadan öğrenmiştim. Her şey öğrenilebilir. Sihir dikkatli uygulamadadır.
Bir ofis çalışanı her akşam spor yapmayı planlayıp koltuğa gömülüyorsa bunun nedeni tembellik değil, tükenmişlik veya tiroid problemleri olabilir. The Guardian’da yayınlanan bir makale kronik yorgunluk yaşayan insanların tembel diye damgalanmasının yanlış olduğunu vurguluyor.
Bir fil yavrusunu küçük bir kazığa bağlarsan ilk günlerde kaçmaya çalışır. Ancak o ince ipi ne kadar çekse de kurtulamayınca zamanla pes eder. Aradan yıllar geçer, fil büyür, devasa bir yaratık olur. Ama o hala incecik ipe bağlıdır. Çünkü artık kaçmayı denemez.
İşte bu öğrenilmiş çaresizliktir ve ne yazık ki sadece filler için değil, insanlar için de geçerlidir.
İlk kez 1960’larda psikolog Martin Seligman'ın deneyleriyle tanımlanan bu kavram bireyin tekrar eden başarısızlıklar ya da zorlayıcı deneyimler sonucunda artık çaba göstermeyi bırakmasıdır.
Seligman'ın köpeklerle yaptığı deneyde sürekli elektroşoka maruz kalan hayvanlar bir süre sonra kaçmaya çalışmayı bırakmışlardı.
İnsanlar da benzer şekilde defalarca başarısız oldukları örneğin matematik gibi bir alanda "Ben zaten yapamam" diyerek vazgeçebilir. Yani kişi "nasıl olsa sonuç değişmeyecek" inancını içselleştirir. Ne yaparsa yapsın bir şeyin değişmeyeceğine inandığı için artık denemez bile.
Bu bir karakter zayıflığı değil, beynin korunma mekanizmasıdır.
- Öğrenilmiş bir şey unutulabilir de. Çünkü öğrenilmiş inanç senin gerçeğin değildir. Geçmişteki bazı deneyimlerin sonucunda oluşmuştur ve inançlar değişebilir.
- Çabayı sonuçla değil, cesaretle ölç. Bazen denersin ve sonuç hemen değişmez. Ama bu denemenin değersiz olduğu anlamına gelmez. Cesaret sonucu garantilemek değil, belirsizliğe rağmen denemeye devam etmektir.
- Geçmiş şimdi değildir. Geçmişte başarısız olmuş olabilirsin. Ama sen artık o kişi değilsin. Bilgin değişti, duyguların gelişti ve bakış açın büyüdü. Bugünkü sen senin geçmişine mahkum değil.
- Küçük zaferlerle başla. İnancı kırmak büyük zaferlerle değil, küçük başarılarla olur. Bugün sadece 15 dakika çalış. Sadece bir kişiye fikrini açıkla. Sadece bir mail at. Bunlar küçüktür ama beynin "ben yapabiliyorum" mesajını alır.
- Destek al, yalnız değilsin. Öğrenilmiş çaresizlik çoğu zaman yalnızken gelişir. O yüzden onu aşmak da bir arkadaşla, danışmanla veya bir öğretmenle birlikteyken kolaylaşır.
Sonuçta seni engelleyen bir zincir yoktur, sadece inanç vardır. Genelde seni tutan şey zincir olduğunu sandığın bir iptir. Zihnin sana devamlı eski bir hikayeyi anlatır. Ama hikayeler yeniden yazılabilir. Sen geçmişteki senden daha deneyimlisin ve umarım daha akıllısın.
Çaresizlik öğrenilmişse umut da öğrenilebilir.
Zincir varsa kırılır. İnanç varsa değişir. Sen varsan umut da vardır.
Douglas McGregor’un........
© T24
