Kırmızının tarihi
Diğer
12 Ocak 2025
İnsan gözünün algılayabildiği ilk renklerden biri olan “kırmızı” tarihsel süreç içinde iki zıt çağrışımı içinde taşımış; iyi ve kötü ile aşk ve öfke arasında gidip gelmiş. Neredeyse kullanıldığı her yerde tutkuyu ve güçlü duyguları temsil etmiş; insan eliyle üretilen sanatsal eserlerde kullanılan en eski renklerden biri olmuş.
Arkeologların kırmızı kullanımına dair keşfettikleri en eski kanıt, Güney Afrika'da bulunmuş; 170 bin yıl önce yerleşim yeri olduğu tahmin edilen mağaranın duvarlarına pasla karıştırılmış kilden üretilen aşı boyasıyla çizildiği anlaşılan figürler günümüze rengini koruyarak ulaşmış.
Binlerce yıl boyunca doğada bol miktarda bulunan demir oksitle harmanlanan ve kırmızı pigment içeren toprakla karıştırılarak elde edilen aşı boyası kurutulup öğütüldüğünde kalıcı hale gelmiş. Bu karışım binlerce yıl boyunca koruyucu güçlere sahip olunacağı inancıyla vücut boyası olarak da kullanıldığı gibi mağara duvarlarındaki resimlere de hayat vermiş.
İspanya'daki bir mağarada, MÖ 16.500 ila 15.000'li yıllara tarihlenen bizon resmi, dönemin kanıtı olarak kırmızı rengini günümüze taşımış.
Yazının icat edilmediği yıllarda kırmızı renkli değerli taşlar, meyveler ve çiçekler, öbür dünyaya uğurlanan ölülerle birlikte mezarlara yerleştiriliyormuş.
Dünyadaki hemen hemen her medeniyet, kıyafetlerini boyamak, sanat yaratmak ve toplumsal ortak yönlerini sembolize etmek için kırmızı rengi kullanmış. Eldeki bilimsel buluntulara göre MÖ 3. yüzyıla dayanan kumaş parçaları bu yolla kırmızıya boyanmış.
Çin'de MÖ 200-MS 200 yılları arasında hüküm süren Han Hanedanlığı sırasında kurşun tetroksit, Hindistan'dan gelen rubia bitkisi ve uzaklardan getirilen cinnabar taşından kırmızı renk elde ediliyormuş.
Mısırlılar genellikle demir oksidin mineral formu olan hematit taşını kullanmışlar; bu amaçla İspanya'dan cinnabar taşı ile birlikte kullanacakları “yakut kükürt (arsenik yakut) olarak bilinen realgar taşı getirmişler. O günün şartlarında son derece pahalı ve zor olan bu ithalat ölçülü bir şekilde kullanılmış; Mısırlı zanaatkârlar da kermes böceklerinden elde edilen karışım ile boyanmış kumaşları yeniden işleyerek kırmızı renk elde ediminde ustalaşmışlar.
Kırmızı toplumsal sınıflar arasındaki hiyerarşiyi de belli etmiş; soylular zor elde edilen parlak kırmızı tonları giyerken yoksul halk doğal yollardan elde edilen kök boyalardan üretilen donuk kırmızıyla yetinmek zorundaymış.
Yapılan araştırmalar binlerce yıl sonra yoksul halkın bu konuda şanslı olduğunu ortaya çıkarmış. Çünkü cinnabar ve realgar gibi değerli mineral pigmentler zehirli cıva ve arsenikle yüklü olduğu için tehlike taşıyor, ölümcül hastalıklara neden oluyormuş.
Yunan filozof Aristoteles, kırmızıyı renklerin merkezine yerleştirmiş. Onun bu saptaması tam 2000 yıl boyunca orada kalacak ve Sir Isaac Newton’a varıncaya değin spektrumda yer alacakmış.
Kırmızının simgelediği en popüler şeylerden biri aşk olmuş; kalp organının kırmızısı ile kırmızı gül goncası her dönemde romantizmin etkisini taşıyan renk olmuş. Antik Roma'dan günümüz Çin ve Güney Amerika yerlilerine kadar gelinler, düğün günlerinde aşkı ve mutluluğu simgelemek için kırmızı giymişler, kırmızıyı tutku ve ateşli bir ilişkinin sıcaklığı olarak görmüşler.
Hem Eski Yunan halkı hem de Antik Romalılar önemli günlerde kurban ettikleri hayvanların kanını içtikleri ayinlerde kırmızıyı hem ilahi hem de ölümcül olarak nitelendiriyorlarmış. Bu çelişkili sembolizm Kilisenin baskı kurduğu Orta Çağ'a kadar devam edecek, kırmızı renk aşkı simgelemesi yanında şeytanları ve cadıların kötülüğünü de temsil edecekmiş.
Roma İmparatorluğunda kırmızı renk Eski Yunan’da olduğu gibi giyim, saç, makyaj ve resim için boya olarak değerlendirilmiş. Pompei şehrindeki soylu evlerinde misafirler cinnabar hammaddeli fresklerle donatılmış odalarda ağırlanıyormuş.
Roma yazıtları genellikle beyaz zemin üstünde kırmızı harflerle yazılıyormuş.
Boyama için geliştirilen ilk renklerden olan kırmızı, antik çağlarda savaş, zenginlik ve güçle ilişkilendirilmiş. Bu yıllarda kırmızı pigment oluşturmak için farklı malzemeler denenmiş hatta hayvan kanı bile kullanılmış. Antik dünyada en iyi kırmızı pigmentler Akdeniz bölgesine özgü meşe........
© T24
