Dünya Lahana Günü kutlu olsun
Diğer
17 Şubat 2025
Mor veya yeşilin her tonundaki yapraklarıyla genelde 0,5- 4 kg arasında büyüyebilen lahana vitamin, lif ve mineral açısından zengin, neredeyse hiç yağ içermeyen yapraklı bir sebze. Lahananın da içinde olduğu "brassica" ailesini oluşturan grupta yer alan brokoli, karnabahar, kara lahana, Brüksel lahanası ve alabaş gibi farklı türleri dünyanın her yerinde yetiştirilmekte, çiğ olarak yenebildiği gibi yüzlerce hatta binlerce şekilde pişirilmekte.
Lahananın ilk olarak nerede yetiştiği, hangi coğrafyada evcilleştirildiği ve hangi şekilde tarımı yapıldığı konusunda kesin bir bilgi olmasa da kökeni konusunda kabul edilen en yaygın teori, Batı lahanası olarak bilinen türün binlerce yıl önce Avrupa'da, suyun az olduğu soğuk yerlerde yetişen, kalın yapraklarıyla hayatta kalan yabani bir türden evcilleştirildiği yönünde.
Bazı gıda tarihçileri de lahananın binlerce yıl önce Arnavutluk, Cezayir, Bosna, Hırvatistan, Kıbrıs, Mısır, Yunanistan, İtalya, Fas, Tunus gibi Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerde ortaya çıktığı ve buralardan da Asya içleriyle Avrupa'ya yayıldığı kanısında.
Bir başka görüş de lahananın ilk olarak Çin ve Güneydoğu Asya'da ortaya çıktığı, Tayvan, Malezya, Vietnam gibi ülkeler üzerinden farklı coğrafyalara yayıldığı yönünde. Bu görüşü savunanlar başsız lahana tipinin 6000 yıldan beri Kuzey Çin'de ve Asya’nın ücra köşelerinde yetiştirildiği, buradan da taşındığı Orta ve Batı Avrupa'dan yayılarak uzaklara eriştiği, Keltler tarafından evcilleştirilip yaygın olarak günlük yaşamlarında da yer aldığını düşünüyorlar.
“Botaniğin babası” olarak kabul edilen, MÖ 371 ila 287 yılları arasında yaşayan Theophrastus’un günümüze ulaşan metinlerinde lahanadan bahsetmiş olması Yunanlıların en azından MÖ 4. yüzyıla uzanan erken bir tarihte bu zarif sebzeden haberdar oldukları anlamına geliyor. Zaten Yunan efsanelerinde lahana çok kere yer almış; mitolojik anlatımda Zeus'un terinin düştüğü yerde filizlenmiş.
Dilden dile geçerek gelen anlatımlara göre “çileci felsefenin” önde gelen temsilcilerinden olan ve MÖ 404 ila 323 yılları arasında dere kenarındaki bir fıçı içinde yaşadığı varsayılan Sinoplu filozof Diyojen sadece lahana ve su ile besleniyormuş; çevresiyle de lahana üzerinden ürettiği felsefi düşünceler paylaşıyormuş. Söylenceye göre, insanların dünyaya keyif almak için geldiğini savunan “hazcı” akımın önde gelen düşünürlerinden Sokrates'in de öğrencisi olan Aristippos bir gün pişireceği lahanaları derede yıkayan Diyojen’e
- “İnsanlar arasında yaşamasını bilseydin, böyle lahana yıkamazdın” diye seslenmiş.
Sinoplu filozof da hazcı rakibine yüzyıllar boyunca tekrarlanarak gelen müthiş cevabını vermiş: -“Lahana ile yaşamasını bilseydin, bir zalime dalkavukluk etmezdin!”
Eski Roma İmparatorluğunda yoğun olarak tarımı yapılan lahananın muhtemelen düz çeşitleri yetiştirilmemiş, gevşek başlı, buruşuk yapraklı, yeşil lahanadan daha yumuşak bir tada ve hafif dokuya sahip türü tüketilmiş.
Roma’da lüks bir gıda olan ve diğer sebzelere oranla daha kabul gören lahana çok tercih edilmiş; gut, baş ağrısı ve zehirli mantar yenildiğinde ortaya çıkan semptomları hafifletmek için tıbbi amaçlı da kullanılmış.
Roma’nın günlük yaşamında lahananın dış yaprakları dişi cinsiyeti simgelerken gövdesi erkekliği temsil etmiş. Bu söylencenin kuşaklara aktarımıyla çocukların lahana altında doğduğu inancı gelişmiş; yeni doğan bebekler lahana suyu ile yıkanmış.
MS 77 – 79 yılları arasında yazdığı “Doğa Tarihi” adlı eseriyle yüzyıllar boyunca gelecek kuşaklara seslenen “Yaşlı Plinius” günümüze ulaşan yazıtlarında Roma İmparatorluğunda zamanında........
© T24
